3: decision

3.7K 411 291
                                    

Derin bir nefes verdim ve karşımda bana irileşmiş gözleriyle bakan ikilide gözlerimi gezdirdim. Jisoo, "Sana bunu demiş olamaz." dedi.

Bakışlarımı oyuncaklarla oynayan Hei'de gezdirdikten sonra tekrar onlara çevirdim. "Dedi."

Chaeyoung yutkundu ve "Şimdi ne yapacaksın?" diye sordu.

"Babamı görmeye gideceğim." dedim net bir dille. "Her şeye rağmen o benim babam. Beni evden kovmadan önce de varlığı ve yokluğu belirsizdi zaten, onun yaptığı bana çok koymuyor."

Jisoo kafasıyla beni onayladı. "Doğru olanı yapıyorsun. Eğer ziyaretine gitmezsen ileride pişman olabilirsin." Başımı salladım. Ben de böyle düşünüyordum. Bir anda ölüp giderse neden gitmedim psikolojisine girip vicdanımla savaşabilirdim. Bunu istemiyordum. Zaten başımda bir ton iş vardı.

"Seok Jin oppa ile konuştun mu?" diye sordu Chaeyoung. Başımı iki yana salladım. "Onunla en son iki ay önce konuşmuştum sanırım. Biliyorsunuz ağabeyimle aram çok iyi değil." Maalesef değildi. Ailem bana yüz çevirince ağabeyim de bana karşı tavır almıştı. Yine de birkaç ayda bir arıyor, Hei'i ve bir şeye ihtiyacımız olup olmadığını soruyordu. Her ne kadar hayır desem bile birkaç gün sonra kapımın önünde market poşetleri ya da bebek kıyafetleri buluyordum. Beni affetmediğini biliyordum çünkü o benim koruyucu meleğimdi. Her şeyimi ona anlatacağıma söz vermiştim ama sözümü tutamamış, onu kırmıştım. Yüzünü görmeme izin vermiyordu ama bir sıkıntım olduğunda bir telefon uzağımda buluyordum onu.

"Ağabeyinle konuş." dedi Jisoo. "Seok Jin zeki biri. Sana akıl verecektir."

"O şirketin başına hiçbir zaman geçmeyi istemedi. Üniversitede oyunculuk bölümünü seçerken bile tereddüt etmedi ama ben elektrik mühendisliği mezunuyum, Jisoo. Ve bil bakalım bizim şirket hangi alanda çalışıyor?" Göz devirdim. "Elektrik alanında. Ailem her şeye benim yerime karar verdiğinden ağabeyimi gözden çıkartıp beni o şirkete bebekken CEO yapmışlardı bile."

"Kaçışın olmadığının sen de farkındaysan neden diretiyorsun ki?" diye sordu Chaeyoung. "Annenin haklı olduğu kısımlar var." Jisoo bir anda dönüp kötü kötü ona baktı. "Ne?" dedi. "Objektifim diye bana öyle bakma."

"Objektif falan değilsin!" dedi Jisoo. "Öyleyim." Chaeyoung sarı saçlarını omzunun gerisine attı. "Ben bir psikoloğum Kim Jisoo."

"Bazen mesleğinden nefret ediyorum." Jisoo gözlerini devirdi.

Chaeyoung'a dönüp "Devam etsene." dedim. Onun fikirleri benim için önemliydi. Mesleği de bunun üzerine kurulu olduğundan bazen beni kendimden daha iyi tanıdığını düşünüyordum.

"Annen haklı çünkü Hei büyüdüğünde hissettiği boşluğu asla kapatamazsın. Kendinden pay biç, Jennie. Baban hayatta olduğu hâlde hissettiğin o baba boşluğunu düşün." Kalbim sıkıştı. Çok kötüydü. Babam asla beni okul çıkışında eve götürmemişti, benimle asla oyun oynamamıştı; benimle asla düzgünce konuşmamıştı.

"Hei'nin buna ihtiyacı olacak, biliyorsun." dediğinde kafamla onu onayladım. "Ve sen bu boşluğu tüm gün sırf ona yetebilmek için o işten bu işte koşturarak kapatamazsın. Kendini de harcıyorsun genç yaşında. Ayrıca Parkların varisine gelirsek, nasıl bir kişiliğe sahip olduğuna dair bir fikrim yok ama..." Elindeki ekranı açık telefonu bize çevirdi. "Siz iki yaşlı nine çemkirip dururken stalk yaptım ve bu afetle karşılaştım."

Ekrandaki çocuğu gösterdiğinde duraksadım. Oldukça yakışıklıydı, bu bir gerçekti. Onun güzelliği hakkında buraya beş yüz paragraf bırakabilirdim ancak tüm bu güzelliği bir kenara bırakırsak onu tanımıyordum. Ayrıca sırf bir şirketi kurtarmak için yapılan bir evlilik bana ne gibi bir fayda getirecekti ki? Çok saçmaydı.

hide under spotlightsWhere stories live. Discover now