7: family

3.4K 435 341
                                    

Ağrıyan boynumla birlikte sandalyemde geriye doğru yaslandım ve elimdeki belgeleri masaya bıraktım. Tam dört gündür içerisine sıkıştığım bu dosyalar beni yormuştu. İncelemekten oldukça sıkılmıştım. Dört gün boyunca Jimin sürekli yanımdaydı. Bana uzun sayfaları kısaca özetliyor, durum hakkında bilgi veriyordu.

Normalde ikimiz de sekizde şirkette olurduk fakat bugün Jimin ortalıkta yoktu. Aslında aramak istiyordum fakat çekiniyordum da. Saat on iki buçuğa geliyordu ve birazdan öğle paydosu verilecekti.

Kolumdaki saati kontrol ettiğimde on ikiyi yirmi sekiz geçtiğini gördüm. Eh, iki dakika erken çıkmamın kimse için sorun olacağını zannetmiyordum.

Hei'i, Jisoo'ya ya da Chaeyoung'a yük olmasını istemediğimden yanımda getirmiştim. Küçük oyun halısının üzerinde oyun oynuyordu.

Benim oturduğum yerden kalkmamla Hei, oyuncu bir çığlık atarak kollarını bana uzattı. Güldüm ve yanına giderek kollarımın arasına aldım onu. Şirkete Hei ile girdiğimi gören herkes şaşkınlıkla bana bakmıştı fakat umrumda bile değildi. Küçük kızım için kimseye hesap vermeyecektim.

Ben uzanıp Hei'i kollarımın arasına aldığım sırada odanın kapısı tıklandı. "Girebilirsiniz."

İçeriye oldukça bitkin duran Jimin girdi. Şaşkınlıkla ona baktığımda Hei'i de kucağıma alarak ayağa kalktım. "Jimin? Sen iyi misin?"

"İyiyim, üzgünüm biraz rahatsız olduğumdan bugün geç kaldım." Yüzündeki mahçup ifadeyi gördüğümde "Saçmalama." dedim. "Neden geldin ki? Oldukça hasta duruyorsun." Yanına doğru ilerlediğimde eliyle beni durdurdu.

"Grip Hei'e de geçmesin." dediğinde Hei, az önce bana yaptığı gibi sevinçli bir çığlık atarak Jimin'e doğru uzanmaya çalıştı. Son günlerde Jimin, Hei ile vakit geçiriyordu. Bu yüzden Hei ona çok alışmıştı. Normalde benim kucağımdan inmeyen kızım, beni bırakıp ona gitmeye çalışıyordu!

"Hastayım, babacım." Bir de bu durum vardı tabii. Hei'i hastaneye yatırdığımız gün Jimin bana kendisine baba demesinin sorun olup olmayacağını sordu. Ben de ona kesinlikle bir sorun olmadığını, aksine oldukça mutlu olduğumu söylemiştim. Sonunda Hei'nin de herkes gibi bir babaya sahip olacağı düşüncesi beni mutlu etmişti.

Hei, Jimin onu kucağına almadığında ağlamaya başladı. Gülerek Hei'e baktım. Bu kadar kısa sürede Jimin'e bu kadar bağlanması beni bir yandan sevindirirken bir yandan da korkutuyordu. Ya Jimin, Hei'e artık kendi çocuğu gibi davranmayı keserse? Bu beni korkutuyordu çünkü Hei ona alışıyordu. Neyseki bu endişemin içimde kalmasına izin vermemiş, Jimin'e söylemiştim. O ise bana Hei'e her zaman bir baba olacağını bu konuda endişe etmemem gerektiğini söylemişti. Şimdiden Hei'nin kendisine baba demesini istiyordu ki büyüdüğü zaman da bir alışkanlık kazansın.

"Ama babacığım," diye mırıldandı. "Sana hastalık geçebilir." Hei anlayacakmış gibi ona tane tane anlatması beni güldürdü.

"Seni çok iyi anlıyor, Jimin-shi."

Jimin bana yandan bir bakış attı ve Hei ile benden biraz uzaklaşıp arkasını dönerek birkaç kez öksürdü.

"Jimin," dedim tekrar bize döndüğünde. "Hadi eve git dinlen. Nane-limon kaynatsınlar sana."

Jimin kafasını iki yana salladı. "Sana yardım edeceğime söz vermiştim."

"Ben dosyaları bitirdim gibi." dedim. "Bakmam gereken bir tane dosya kaldı, onu da kendim bitirebilirim."

Jimin hâlâ ikna olmamış gibi bana baktı. "O zaman ne yapalım biliyor musun? Pazartesi dosyayı beraber inceleyelim."

Kafasını salladı. "Yemek yediniz mi?"

hide under spotlightsWhere stories live. Discover now