16: embrace pain

4K 433 310
                                    

Jimin belime koyduğu eliyle beni yönlendirdiğinde "Arkadaşlarımla benden daha iyi anlaşmaya başlaman korkutuyor." dediğimde Jimin merakla bana döndü. "Neden?"

"Hakkında dedikoduyu nasıl yapacağız?"

Gülmeye başladığında karşı masada oturan Jisoo'nun bize el salladığını gördüm. Jimin ile oturdukları masaya geldiğimizde kısa bir sarılma faslı yaşadık. "Hei'i getirmemişsin," Dudaklarını büzerek başını Namjoon'un omzuna yaslayan Jisoo'ya sandalyeye oturduktan hemen sonra "Chaeyoung ile Jungkook bakmak isteyince bırakalım dedik." diye cevap verdim.

"İki yılanla Hei'i yalnız mı bıraktın?"

"Sanki biraz abartıyorsun." dedim omuz silkerek. "Kafa yapıları uyuşan insanlar, bırak da eğlensinler. Chaeyoung gibi rahat bir insana Jungkook'tan başkası cuk diye oturmazdı."

Namjoon, "Katılıyorum." dedi. "Kuzenim de olsa ne kadar belalı bir tip olduğunu inkâr edemem." Hepimiz gülüştüğümüzde Jimin de muhabbete dahil oldu. "Jungkook'un da ondan aşağı kalır yanı yok. İşi gücü şamata."

Jisoo ona karşı çıkmamızdan hoşlanmıyormuş gibi kaşlarını çattı. Muş fazlaydı aslında. Direkt kendine muhalefet olunmasından hoşlanmıyordu. "Yine de birlikte yapabileceklerinin sınırı yok."

"Tencere kapak yuvarlanıp birbirlerini bulmuşlar işte." dedim geçiştirerek. Bu konuya devam etseydik işin içinden çıkamazdık. "Onu bırak da, bu yemek işi senden çıktı değil mi?" Kaşlarımla Jisoo'yu işaret ettiğimde Jisoo hafifçe güldü. "Fena mı oldu işte? Yılanlardan ırak güzel, sessiz bir yemek yiyeceğiz. Diğerleri olunca kafam şişiyor."

Ona hadi oradan bakışı attım. Aklında bir şeytanlık olduğuna emindim.

Çantamı sandalyenin koluna astıktan sonra rahat bir pozisyona geçtim ve bakışlarımı yanımdaki Jimin'e çevirdim. Telefonuna bakıyordu. Benim ona merakla baktığımı hissetmiş olacak ki "Taehyung mesaj atmış." diye fısıldadı.

"Ne demiş?" diye sordum utana sıkıla. Özel hayatını ihlal ediyormuş gibi görünmekten korkmuştum.

"Lisa da işten gelmiş. Buluşmuşlar."

Hafifçe güldüm. "Jisoo haklı sanırım. Gittikçe tehlikeli olmaya başladılar. Hei'i onlara emanet etmekle hata yapmış olmayalım?" Dalgasına söylediğimin farkında olan Jimin, hemen bana ayak uydurdu. "Dedim ben sana bırakmayalım, getirelim onu da diye ama... Dinleyen kim?"

"Sana'ya izin verelim diyen sendin."

Jimin dudaklarını hafifçe büzdü. "Sen kazandın." dediğinde güldüm ve omzuna yavaşça vurdum. Bir öksürük sesiyle irkildik. Karşımdaki ikiliyi tamamen unutmuştum. Zaten Jimin yanımdayken aklım yalnızca onda oluyordu. Başka hiçbir şey düşünemiyordum.

"Yemekleri söyleyeyim isterseniz?" Namjoon bize bakarak güldüğünde kafamla onu onayladım. İş çıkışında Jimin beni almış, akşam yemeği için buraya gelmiştik. Öğlen de atıştırmak için pek bir fırsatım olmamıştı. Babamı ziyarete gitmiştim. Durumu çok iyi değildi ve ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın aklımın bir kısmındaydı.

Menüden samgyeopsal söylediğimizde karnım güzelce doyacağı için mutluydum. Garsonu çağırıp siparişleri verdikten sonra Jisoo'nun neşeli halleriyle renkli bir sohbet başladı. Jisoo, Hei'nin ilk defa bezini alacağımız günü anlattığında masadan kahkahalar eksik olmadı. Benim ilk mama yapışımda az kalsın evi yakacak olmamdan tutun da üniversite anılarımıza kadar her şeyi konuşmuştuk.

Jimin gözünden akan yaşı sildi. Karnını tutarak gülmeye devam ettiğinde ben de onun gülüşüne eşlik ediyordum. Biri ona bu kadar güzel gülmeyi yasaklamalıydı.

hide under spotlightsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin