11: together

3.4K 428 552
                                    

Kucağımdaki Hei'e küçük parçalara ayırdığım ızgara köfteden yedirirken üzerimdeki sert bakışlara aldırmamaya çalışıyordum. Ne yaptığımı bile bilmiyordum, bu sert yaklaşımın sebebini de bilmiyordum.

Yanımdaki Jimin, Hei'e göz kırptığında küçük kızım yerinde duramadı ve ayaklanmak istedi. Bu enerjik halleri Bayan Park'ın gözünden kaçmamış olacak ki gülümseyerek "Yürüyor mu?" diye sordu ve oğlu gibi Hei'e göz kırptı.

"Henüz değil." dedim ben de onun sıcakkanlılığına gülümseyerek karşılık verirken. "Emekliyor hâlâ."

"Yürür yakında." dedi Bayan Park. "Baksana kıpır kıpır. Biz Jimin'i yürüteceğiz diye canımız çıkmıştı." Kocasına gülerek baktığında Bay Park da kafasını sallayarak onu onayladı. "Jimin, rahatına düşkün bir bebekti. Yürümek yerine halının üzerinde yatmayı tercih ederdi."

Gülerek Jimin'e döndüğümde onun da ağzı kulaklarında ebeveynlerine baktığını gördüm. Annem, sanki aile bilgisi çok geniş bir insanmış gibi "Seok Jin geç yürümüştü ancak Jennie on bir aylıkken yürümeye başladı. Erken de konuştu." dedi ve sohbete dahil oldu. Aman, eksik kalırdı.

"Seok Jin demişken," dedi Bayan Park. "Söyle ona hiç ziyaretimize gelmiyor!" dedi ve Jimin'e dönerek işaret parmağını salladı Bayan Park.

Jimin, "Gelince kendin söylersin anne." dedi ve lapadan ağzına attı.

"Birkaç güne dönecek zaten," dedi annem de Bayan Park'a dönerken. "Aaa, çok iyi." dedi Bayan Park. "Jennie ve Jimin'in düğünü için uzun süre beklememize gerek kalmaz."

Hei'nin ağzına götürdüğüm çubuk havada asılı kaldığında küçük kızım mızmızlanarak çubuğa yetişmeye çalıştı. Donuk bakışlarım masada gezindiğinde, Bayan Park da ortamın bir anda sessizleşmesiyle yerinde kıpırdandı.

Annem, "Haklısın." dedi. "Daha fazla uzatmaya gerek yok. Tatlılarımızı yerken her şeyi konuşur, bir tarih belirleriz."

Yutkundum ve mızmızlanan Hei'i daha fazla huysuzlandırmadan köfteden bir parça daha ağzına atmasına izin verdim. Neye şaşırıyordum ki? Bu yemek zaten bunun için düzenlenmişti.

Masanın baş köşesinde oturan Jimin'in dedesi "Çok büyük bir organizasyon istiyorum." dedi. "Parklara yakışır bir düğün olmalı."

Alayla gülmemek için kendimi sıktım. Parklara yakışır bir düğün...

Jimin, bana bir bakış attığında ona zoraki bir gülümsemeyle karşılık verdim. "Sizi anlıyorum, evlatlarınızın iyi bir evlilik yapmasını istiyorsunuz fakat sizce de bunlara bizim karar vermemiz gerekmiyor mu?" Jimin, yine kibarlığından ödün vermeden masadakileri uyardığında dedesi alayla gülerek yanıtladı onu. "Küçük hanım evlilik konusunda tecrübelidir, siz halledersiniz tabii ki."

Yediğim lafla şaşkınca kalakaldığımda ne yapacağımı bilemeden bakışlarımı masada gezdirdim. Ağzımı açıp söylemek istediğim çok şey vardı ve ben şu an kendimi tutabileceğimi pek zannetmiyordum.

"Eğer tecrübelerimden bu kadar rahatsızlık duyuyorsanız, neden beni seçtiniz?" Hei'i kucağıma biraz daha çektiğimde sinirli bakışlarım yaşlı adamın üzerinde gezdirdi. "Eminim kurtarabileceğiniz başka şirketler vardır, keşke hakkınızı bir de onlardan yana kullansaydınız."

Kendi çubuğuma lapa alıp ağzıma attığımda sertçe çiğnemeye başladım. Bu sırada Jimin'in dedesi beklediğimin aksine gülüyordu.

"Küçük hanım, sizinle yemekten sonra konuşalım."

Kaşlarım havalandı. "Evlilikte tecrübe ettiğim bir şeyi paylaşmak istiyorum sizlere." Alaycı bakışlarım onun üzerinde gezindi. "Aile üyeleri arasında gizli saklı olmaz."

hide under spotlightsWhere stories live. Discover now