5: the truth hurts

3.5K 416 346
                                    

Kucağımdaki Hei'nin başına küçük bir öpücük kondurduğumda Jisoo da yanına gelen öğrencisinin elindeki bebeğin saçını bağladı. "İyi demişsin," diye homurdandı. "Ben olsam çoktan ağzına bir tane patlamıştım ancak dua etsin ki sen sabırlı bir insansın."

"Eminim söylediklerim bir kulağından girip diğerinden çıkmıştır. Söylediklerimin onun gözünde pek bir değeri yok." dediğimde Jisoo öğrencisinin yanaklarını sıktıktan sonra onu yanından gönderdi. Hei, arkadaşlarıyla buluştuğundan olsa gerek sürekli gülüp duruyor; keyifli sesler çıkartıyordu. "Hei çok yaramazlık yaptı mı?"

"Hayır," dedi Jisoo. "Sadece o ve yaşıtlarının şu sıra bir şeyleri kemirme gibi bir alışkanlığı var, ellerinden bebekleri zor aldık." Güldü. Ben de bakışlarımı Hei'de gezdirdim. "Diş çıkartacak galiba, dikkat et."

Derin bir nefes verdim. İlk dişini sekiz aylıkken çıkartmıştı ve hayatımda geçirdiğim en zorlu dönemlerden biriydi. Ateşi çıktıkça kafayı yiyecekmiş gibi hissediyordum.

"En nefret ettiğim zaman dilimi." dedim ve Hei'nin elindeki bebeği sallayarak dikkatini bebeğe çektim. "Çok huysuz oluyor."

"Olacak o kadar," dedi Jisoo. Kendisi fazlasıyla asabi ve sinirli biriydi. Nasıl ana sınıfı öğretmenliği yapıyordu hiç anlamıyordum. Buna hepimiz çok şaşırıyorduk. Özellikle de Namjoon. Jisoo evde bir pantere dönüşüyorken okulda tam bir kedi yavrusuydu.

"Akşam Namjoon hep beraber yemek yiyelim dedi, gelsene." dediğinde bakışlarımı ona çevirdim. Öğrencilerinin ona getirdiği resimleri inceliyordu. "Bu akşam Jimin ile yemek yemem lazım."

Derin bir nefes verdi. "Tamamen unutmuşum, ne yapmayı düşünüyorsun?"

Dudaklarımı büzdüm. "Hiçbir fikrim yok açıkçası. Bugün bana oldukça iyi davrandı ama onu daha yeni yeni tanıyorum. Henüz bir kere gördüm. Hakkında herhangi bir fikre varamıyorum."

"Evlilik konusunda kararlısın yani?"

"Evet," dedim. "Hayatım zaten labirent gibi, asla çıkışı bulamıyorum. Daha ne kadar oradan oraya savrulabilirim ki? Akışına bırakacağım. Hei için iyi bir anne olmam lazım, iyi bir işim olmalı ve ona vakit ayırmam lazım."

"Zaten iyi bir annesin, Jennie." dedi. "Baksana kızın için ailenle konuşmaya başladın. Şirkete geri dönüyorsun ve daha bir kez gördüğün bir adamla evlenmeyi kabul ediyorsun. Üstelik bu adam şirketin ortağı. Senin köşek bucak kaçtığın şirketin."

"Bu yapmak zorunda olduğum bir şey," dedim. "Hei'e bir kafede saatlerce çalışarak bakamam. Üstelik mesleğimi yapamadığımı da biliyorsun."

Mesleğimi yapamıyordum çünkü ülkedeki şirketlerin hepsi benim kim olduğumu biliyordu. Küçüklüğümden beri şirket adına tüm davetlerde, yemeklerde bulunduğumdan herkes kim olduğumu biliyordu. Yıllarca kaçtığım çöplüğe geri dönmemek için bundan vazgeçmiştim. Ayrıca babam zaten bana çok öfkeliydi, başka bir şirkette çalıştığımı duyduğu ilk anda beni kovdurmak için her şeyi yapacağını biliyordum.

"Her neyse, kendin olsan yeter. Halledemeyeceğin bir şey olmadığını biliyorsun." dedi Jisoo. Bakışlarını üzerimde gezdirdi. Sabah şirkete giderken giydiğim siyah kısa etek vardı. Üst olarak beyaz bir gömlek giyip üzerine de siyah uzun ceketimi giymiştim. "Yemek için ne giyeceğine karar verdin mi?"

"Nasıl bir yere gideceğimizi bilmiyorum." dedim yüzümü kırıştırırken. "Anneme de bir şey sormak istemiyorum. Bugün anne dozunu yeterince aldım."

"Mekânı bilmediğinden sana yazacaktır. O sıra hallederiz. Hei'i de bize bırakırsın." dediğinde dudaklarımı büzdüm. Zaten kaç gündür Jisoo'daydı bir de ona eziyet çıkarmak istemiyordum. "Hei'i de götürmek istiyorum ama Jimin'in ne tepki vereceğini bilmiyorum."

hide under spotlightsWhere stories live. Discover now