10: layout

3.7K 415 386
                                    

Ağrıyan boynumla birlikte yüzümü buruşturdum. Gece boyunca Hei ile ilgilenip koltukta bükülerek uyuduğumdan her tarafım tutulmuştu. Gece uyumak için hastane çalışanlarından istediğim mavi elbiseyi katladım ve yatağın üzerine bıraktım. Az önce gelen doktor taburcu olabileceğimizi söylediğinde elbiseyi çıkarmış, Hei'nin de üzerini değiştirmiştim. Hei'i yatağa oturtturduğumda küçük kızım elbette öylece durmadı, yerinden kalkmaya çalıştı.

"Hei otur aşkım, saçlarını toplayayım." On dört aylık bir bebeğe göre siyah saçları oldukça gürdü, bağlamazsam önüne düşüyordu.

Hei, saçlarının bağlanmasından hoşlanmadığından parmaklarımın arasındaki lastik tokayı gördüğünde çığlık attı. Yatakta emekleyerek kaçmaya çalıştığında onu tuttum. "Kaçmak yok küçük hanım!" Hei'i yakalayıp yeniden bacaklarımın arasındaki boşluğa oturtturduğumda elbetteki öylece durmadı, çığlık atarak yeniden kaçmaya çalıştı.

Ben sinirle homurdanmak üzereyken odanın kapısı tıklandı. "Girin." Bakışlarımı açılan kapıdan giren bedene çevirdiğimde Jimin'i görmek beni açıkçası şaşırtmıştı. Dünkü çıkışımdan sonra bir süre yüzüme bakmaz diye düşünüyordum fakat hayır, o beni yanıltmayı tercih etmişti.

"Selam." Gözleri kısılıncaya kadar gülümseyip içeriye girdiğinde kapıyı sessizce kapattı. Jimin'i gören Hei kucağımda hareketlenmeye başladığında şaşırdığımdan olsa gerek kollarımın arasından sıyrılması oldukça kolay olmuştu. "Selam." Sesim şaşkın çıkmıştı.

Jimin, kollarını ona doğru açmış bekleyen Hei'i görünce kıkırdadı ve hızlı adımlarla yatağa yaklaşıp beklemeden Hei'i kucağına aldı. Hei, sevinçle çığlık atıp ellerini Jimin'in yüzünde gezdirmeye başladı. Kendisi biraz Chaeyoung teyzesine benziyordu. Yakışıklı görünce üzerine atlamak konusunda uzmandı.

"Sana da selam bıcırık." dediğinde Hei'nin yüzündeki ellerine öpücük kondurdu. Ben de bu sırada şaşırmayı kesmiş, oturduğum yataktan kalkarak ne yapacağımı bilemeden onlara bakmıştım. Jimin, sanki ne hissettiğimi anlıyormuş gibi bana baktığında tek elindeki poşeti gösterdi. "Sana temiz kıyafet getirdim."

Şaşkınlığım bu hareketiyle ikiye katlandığında mahcupluk hissiyle dişlerimi dudaklarıma sapladım. Hâlâ ona sinirliydim fakat onu dinlemem gerektiğinin de bilincindeydim. Dün gece hem sarhoş kafayla hem de küçük kızımın solgun yüzünü gördüğümde sinirlerime hakim olamamıştım fakat şimdi onu dinlemem gerektiğini biliyorum.

"Teşekkür ederim." diye mırıldandım. Jimin, elindeki poşeti bana uzattığında poşeti elinden aldım. "Hastaneye gelmeden önce aldım. Temiz yani."

Gülümsemeye çalışarak "Düşünmen yeterliydi, tekrar teşekkürler." diye mırıldandım. Önemli değil anlamında kafasını salladı. "Sen istersen üzerini değiştir, ben de taburcu işlemlerini halledeyim? Tabii... Yanlış anlamazsan. İyilik olsun diye yani..." Kendini açıklamaya çalışması açıkçası vicdanımı sızlatmıştı.

"Taburcu işlemlerini ben hallederim, teklifin için teşekkürler." dediğimde Jimin'in yüzü düştü. Ona hemen alışamıyordum. Fırtınaların alaşağı ettiği hayatımda bir anda beliren bu yardım dalına alışamıyordum. Bu garip bir durum değildi. Ona ve bu iyimser hâllerine alışamamam normaldi çünkü daha önce hayatımda hiç onun gibi birine rastlamamıştım. Kendi öz ailem bile kapının önüne koymuştu beni. Nasıl bir anda hayatımda beliren birine güvenmem beklenebilirdi ki? Yine de, onu kırmak istemiyordum. Alışmam uzun sürebilirdi fakat bu süreyi kısaltmak ve onun iyiliklerine karşılık vermek benim elimdeydi.

"Ama eğer istersen Hei'nin saçını bağlayabilirsin? Bana bağlatmıyor ama senin kucağında uslu uslu duruyor." dediğimde az önce düşen suratında parlak bir gülümseme belirdi. "Evet, çok isterim."

hide under spotlightsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin