6

659 79 31
                                    

Onun arkasından ilerliyorken gergince ellerimi sallamaya başladım. Üzerimde birkaç gündür olan kıyafetlerin aksine takım elbise vardı ancak kendimi iyi hissetmiyordum. Yüzümdeki yaralar hala yerini koruyordu ve bu takım elbiseyi giymek istemediğimi söylediğim halde zor kullanarak giymemi istemişti benden. Neredeyse boynumdaki kravatla beni boğuyor olduğunu unutmaya çalışarak adımlarımı hızlandırdım ve asansörde onun yanında yerimi aldım. Sabahki konuşmamız sadece yaşadığımız tartışmadan ibaretti, bu binaya gelirken tek bir kelime bile etmemişti. Gerçi bir şey söylemesine gerek yoktu defalarca uslu durmamı, ona uyum sağlamamı ve asla kaçmaya çalışmamamı söylemişti tartışırken.

Altıncı katta asansörün kapıları açıldığında derin bir nefes aldım. Gözlerini bir an üzerimde hissetsem bile ona aldırış etmemeyi tercih ettim. Arabada atıştırdığım kurabiye midemde kalmamak için ısrar ediyordu bu yüzden ne kadar o izin vermeyecek olsa bile tuvaleti kullanmak istiyordum. Sağa dönüp koridor boyunca yürümeye devam ettiğimizde ellerini kumaş pantolonun ceplerinden çıkartıp yavaşlamaya başladı.

"Sadece fiyat üzerinde bir anlaşma yapıp imzaları atacağız daha sonra yola devam edeceğiz."

Anladığımı belirtmek için hızlıca başımı salladım ve henüz cesaretim benimleyken  söyledim. "Tuvaleti kullanabilir miyim?"

Bakışları yüzümü bulduğunda bunu söylememem gerektiğini iç sesim ayaklarını vurarak tembihlemişti. "Çocuk musun sen?"

Başımı iki yana salladım sürekli şiddet gösteren tarafı yüzünden ondan korkmaya başlamıştım. Ona iki kez iyilik yaptığımı söylemişti ve bu yüzden iyi davranacağını düşünmeye başlamıştım ama durum tam tersiydi. Yüzüme bile nefret dolu bakıyordu artık.

"Üzgünüm." diye fısıldadım ondan biraz uzaklaşırken. Bakışlarını benden çekip kravatını düzeltmeye başladığında dişlerimi sıkıp ona bu şekilde davranmamam gerektiğini söyledim kendime. Ona iyi davransam da davranmasam da değişen bir şey yoktu gerçi kendi bildiği gibi davranmaya devam ediyordu.

"Bu işi halledelim sonra tuvalete gidersin." Içeri girmeden önce söylediği tek şey bu olmuştu. Kapıyı kapatmadan önce içeri girdiğimde düşündüğümden daha büyük bir toplantı odasında bulmuştum kendimi. Bana bakan gözlerden sakınmak ister gibi gözlerimi yerde tuttuğumda Jongin birkaç kişiyle selamlaşmıştı bile. O masadaki  yerini alırken gözleriyle verdiği emri yerine getirip arkasına doğru ilerledim.

Tüm sessiz kalma haklarımı kullanırken içeride olağanüstü bir karmaşa hakimdi. Kaos dakikalar içinde anlaşmazlıkla daha çok büyürken Jongin önüne uzatılan kağıtları durmadan sağ tarafında duran adamın önüne itiyordu. Fiyat konusunda anlaşamadıklarını anlamıştım.

"Eğer hisselerimizde bir artış olmazsa sizinle anlaşma sağlamanın bir anlamı kalmaz Bay Jongin."

Karşısındaki adam tüm karmaşayı durdurmak ister gibi konuştuğunda Jongin yavaşça sırtını geriye yasladı. Bana burada müdürüyle olması gerektiğini söylemişti yani müdür rolüne bürünmem gerekiyordu ama daha çok onun koruması gibi arkasında dikiliyordum. Odada benim gibi beş kişi daha vardı ama benim gibi ezik durmuyorlardı. Birisi Jongin ile konuşan adamın arkasındaydı, diğeri çaprazımda duruyordu. Ikisi masanın sonunda ve birisi kapının karşısında duruyordu. Kendimi iyi hissetmem için bana yalan söylemiş olma ihtimalinin yüksek olduğunu anladığımda onun sesini duymuştum.

"Hisselerinizle ilgilenmiyorum anlaşmamız bu yönde değil ve hiç olmayacak. Şirketiniz açıkçası bir gelecek vadetmiyor ve bu gidişle batacaksınız burada olma nedeniniz benim bünyem altına girmek olduğunu düşünüyordum. Bu doğru değil mi?"

NO ONE / SEKAIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin