28

321 38 56
                                    

Jongin her şeyi mahvettiğini düşünüyordu parmakları Sehun'un omzunun üzerinde dolaşıyorken. Onu koruması gereken zamanda odak bozucular yüzünden krize girmiş ve hiçbir şey yapamamıştı. Eğer Sehun ağır bir darbe alsaydı ve  askerleri öldürmemiş olsaydı şimdi deniz kenarında olamayacaklardı.

Sehun yanı başında olamayacaktı.

'Her şey yolunda' der gibi ona dokunamayacaktı.

Eğer Sehun 'geçmişte beni böyle mi koruyordun' diye sorarsa ona verecek tek bir cevabı bile yoktu. Yarattığı izlenim yerle bir olmuştu diğer her şey gibi bu yüzden kendini suçluyor ve utanıyordu.

Sehun ise herkesi karşılarına almış olduğunu daha net bir şekilde fark etmişti artık. Askerler Jongin'i istiyorlarken, ona ulaşmak için bunca zaman sadece bir köprü görevi gördüğünü yeni yeni fark ediyordu. Baekhyun'un ona saldırmamasının, Chanyeol'un o bardan çıkana dek beklemesinin nedeni onu tanıyor olmalarıydı ve tam anlamıyla askerlerin istediği şey bunu kullanmak ve Jongin'i ele geçirmekti. Sehun geç olsa bile artık bunu anlamıştı. Jongin bahsetmiş olsa bile kendisi duyduğu için artık daha da emindi. Jongdae'yi bulup, Minseok'un intikamını aldıktan sonra Jongin'i ortada bırakamayacağını da anlamış oldu böylece. Omzunun üzerinde dolaşan, onu akşam rüzgarından korurmuş gibi duran parmaklar aslında bu dünyada onu seven kişiden birer parçaydı.

Jongin onu isteyen tek kişiydi.

Ona yardım etmek isteyen, o ne derse yapmaya hazır olan, gerekirse ölümün karşısında duracak tek kişiydi.

"Şimdi nereye gideceğiz?" Yorgun bir sesle sorduğunda Jongin lacivert gökyüzünü izliyordu sessizce. "Gidecek bir yerimiz var mı daha doğru bir soru olur aslında öyle değil mi?"

Jongin onun gülüşündeki acıyı hissetmişti. Bir başlarına kalmış olmaları onu üzmüyordu. Onu üzen şey yanında Sehun'un olmadığı zamanlardı sadece. Sehun'un onu bırakıp gitme ihtimaliydi. Sehun'un onu hiç sevmeme ihtimaliydi.

" Gidebileceğimiz bir yer var aslında ama orayı sevebileceğini pek sanmıyorum."

"Neden?" Sehun başını onun göğsünden kaldırdı hafifçe. Birbirlerinin gözlerine baktıkları minicik anda Jongin onun öfkeli gözlerinde kendini görmekten nefret etmişti yine. Sehun'un kabuğunu kırdığını düşünmeye başlamıştı ama birkaç saat önce olan olay ne kadar korkak ve beceriksiz olduğunu ispatlamıştı askere. Elbette ona karşı duvarlar örmeye başlayacaktı yine. Birlikte hareket edip, düşmanları öldürecekleri anda o etkisiz hale gelmişti. Onu tek başına bırakmıştı.

"Deneklerin kaldığı bir otel var. Oraya gidebiliriz. Tetikleyiciler yok ve askerler otele yaklaşırsa haberimiz olur."

Sehun düşünmeden bunu onayladı. Güvenli bir yere ihtiyaçları vardı en kötü, pis ve tek yataklı bir yerde olmayı sorun bile etmezdi. Göremediği şeyler vardı ve bunlar ona sorun çıkartabilirdi. İnsan ve asker kimliğiyle deneklerin rahatça dolaşabildiği bir otele gitmek ne kadar güvenliydi? Yanı başında krizleriyle başa çıkamayan bir denek varken orası ne kadar güvenli olabilirdi? Üstelik artık silahı da yoktu.

Jongin ayağa kalktığında Sehun da onun ardından ayaklandı. Üzerlerine yapışmış kumları temizlemeye başladılar sessizlik içinde. Jongin onu uyarmak istedi çünkü otele gidince Sehun'un korkmasını ve göreceği şeyler karşısında fazla tepki vermesini istemiyordu. Ancak bir yanı bunu yaparsa Sehun'un oraya gitmekten vazgeçebileceğini söyledi. Öylece kumsalda oturamazlardı.

Sehun hazır olduğunu belli edercesine ona yaklaştığında Jongin yerdeki sırt çantasını aldı ve kumsaldan ayrıldılar.

Taemin, öncü timin cansız bedenleri arasında dolaşırken öfkesinin ne kadar büyük olduğunu gözlerinde belli ediyordu. En başından beri bunun mantıksız bir plan olduğunu biliyor ve desteklemiyordu. Sehun'u kendileri gibi yapmak ona göre güvenli değildi ve şimdi bunun nedenini net bir şekilde görebiliyordu. Küvetin içinden taşan suyla birlikte artık yerde olan boş tabancaya uzun bir süre bakarken içindeki nefret onu esir almaya başlamıştı. Sehun iyi bir eğitim aldıktan sonra onlara arkasını dönmüştü ve Taemin bunun olacağını biliyordu. Odasında oturup, şarap içtikleri sırada Sehun onun omzunu tutup 'hafızamı sildiniz mi' diye sorduğunda bu günün geleceğini biliyordu. Hiçbir zaman askerlerin olduğu tarafa ait olmamış birisi şimdi en güçlü deneklerden birisiyle birlikteydi. Üstlerini dinlemeye devam ederse onları yakalayamayacağını, sürekli bu şekilde elinden kaçıracağını biliyordu.

NO ONE / SEKAIWhere stories live. Discover now