LÂCİVERT | BEŞİNCİ BÖLÜM ♤ EFGAN

160K 9.8K 7.9K
                                    

Merhaba, lâcivertlerim.

Oldukça geciktim. Biraz rahatsızdım. Alıntı attığım kısım bu bölümde yok ne yazık ki, o kısmı da yazmaya kalksam bölümü atamayacaktım. Bu yüzden o gelecek bölüme sarktı.

Oylar ve yorumlardan hiç memnun değilim. Sınır versem onu da geçmek için çabalamıyorsunuz. Gidişattan memnun değilim. Bu da kurgunun kısalmasına neden olur. Her satırı doldurabilecek okurlara ihtiyacım var. Yorum yapmanız size bir şey kaybettirmez.

Düşüncelerinizi belirtin. Keyifli okumalar.

BEŞİNCİ BÖLÜM

EFGAN

Akif Karan'ın kucağında mışıl mışıl uyuyan bebeğe sevgiyle baktım. Kocaman ve heybetli bedenin kollarında minicik ama izlenilesi bir portre sunuyorlardı. Silah tutmaktan nasırlanan zarif parmakları, göğsünde uyuklayan minik adamın yanağında hafifçe geziniyordu. Sevgi dolu bir adamdı. Güven veren ve sıcacık bir kalbe sahipti.

Defne salon kapısından girdiğinde karşılaştığı bu güzel hayran olunası manzara karşısında yüzüne yerleşen hafif bir gülümseme eşliğinde dudaklarını araladı. "Yine mi kucağında uyuyakaldı?" sesini de oldukça kısık bir tonlamada tutmuştu.

Argun ağabey elindeki kumandanın kırmızı düğmesine basarak basketbol maçının oynandığı kanalı kapattı. Onunda dikkati diğer herkes gibi Akif ve kucağındaki oğlunu bulmuştu.

"Alıştık artık," dedi keyifli bir sesle. "Akif'e bırak işi gel Oğuz'un bakıcısı ol, iki kat maaş vereceğim diyorum kabul etmiyor,"

Akif Karan dudaklarını iki yana kıvırdı. Kucağındaki bebeğe, gözlerindeki saf şefkat pırıltılarıyla baktıktan sonra Argun ağabeye döndü. "Mesleğime aşık olmasaydım düşünebilirdim," derken bunu alayvari bir dille söylediği belliydi.

Tuğrul dişlerini göstererek gülümsedi. "Bebek bakıcılığı da aşık olunası bir meslek aslında,"

"Seni pek bir hevesli gördüm, istersen hakkımı sana vereyim,"

Defne, "Aman kalsın," dedi kardeşine bakarken. "O çocuğumu uyutmak yerine daha da yoldan çıkartır. Yavrum zombiye dönüşür,"

Tuğrul elini kalbinin üzerine koyarak hüzünlü bir sesle konuştu. "Kalbimi kırıyorsun ama abla. Bu çocuğun üzerinde hiç mi emeğim yok benim?"

Argun ağabey sırıtarak, "Yok tabii," dedi. "Annesi Defne, babası da benim,"

Tek kaşını kaldırarak meydan okudu. "Bende dayısıyım,"

"Pabucumun dayısı," diyen Defne dikkatlice oğlunu kucağına aldı. Oğuz Kağan sesten rahatsız olmasın diye salondan çıkarttı.

Pınar teyze oturduğu yerde uyuklamaya başlamıştı. Tuğrul annesinin yanağına ıslak bir öpücük kondurdu. Çıkan sesi hepimiz duymuştuk. Pınar teyze ise irkilerek uyanmıştı. "Ödümü koparttın, eşek sıpası," demiş ve Tuğrul'un omzuna hafifçe vurmuştu. Ancak oğlu ufacık bir mahcubiyet göstermeksizin pişkince sırıtıp öteki yanağından da aynı şekilde öptü. "Hadi yatağına git, burada başladın horlamaya," dediğinde kadıncağızın yanakları kızardı. Göz göze gelince daha da artmıştı utanışı.

Gözlerini benden kaçırarak, "Argun, horluyor muyum ben? Tuğrul sürekli horladığımı söylüyor," diyerek damadına baktı. Sesi ve soruyu soruş tarzı çok sevimliydi.

KOYU LÂCİVERT SEVDAWhere stories live. Discover now