16.Bölüm

13.1K 142 39
                                    

Yerimden doğrulup, belimdeki havlu ile üst kata çıktım. Çatı katındaki özel tasarladığım odaya girmek için odamdan anahtarı aldım. Yavaş yavaş merdivenlerden ilerledim. Elimde tutmuş olduğum telefonum, merdivenin korkuluklarına tutunmamı zorlaştırıyordu. Odanın kapısının önünde durdum. Kapısını özel bir tasarımdı. Bembeyaz güzel bir görüntüsü vardı. Baştan aşağı ışık saçan bir kapıydı. Üzerindeki el işlemeleri çok büyüleyiciydi. Daha fazla beklemeden anahtarı yerleştirip kapıyı açtım. Bir adım içeri ilerleyip ışığı açtım. Mavi loş ışık açılınca, iplere asılı olan fotoğraflar göründü. Duvarlara yakınlaştım. Duvarda asılı olan portreler ve iplere asılmış fotoğraflar hayatın bir kez daha yaşanılacak bir yer olduğunun kanıtıydı. İplere asılı olan fotoğraf karelerinden birine ilerledim. Maşadan kurtarıp, incelediğimde arkadaşına gülerek bir şeyler anlattığı bir kareydi. Diğer fotoğrafa uzandım. Bunları birden fazla kez, detaylıca incelemeye fırsatım olmuştur. Her ayrıntısına kadar kafamda ezberediler. İkinci fotoğrafı yukarı kaldırıp daha net baktığımda, basket maçından sonra çekilmiş bir fotoğraftı. Bu karelerin her birine canlı eriştiğim için çok şanslıydım. Bir kaç fotoğrafı incelememin ardından duyduğum araba sesi Umut'un geldiğini gösteriyordu. Bu odayı bilen kimse yoktu. Pencereleri kaplama olduğu için dışarıdan içerisi görünmüyordu. Temizliğini bile kendim yapıyordum. Hizmetlileri asla içeriye almıyordum. Elimdeki fotoğrafları yerine yerleştirip odadan hızlıca çıktım. Kapıyı kilitlediğimden emin olup aşağıya indim. Odamdan altıma bir eşofman çektim. Üzerime eşofmanın takımına ait olan ceketi üzerime geçirdim. Saçımı elimle tarayıp aşağıya indim. 

Telefonum çalıyordu.

Arayan Umut'tu. Aramayı cevaplamadan kapıyı açıp onu içeri aldım. Yüzünde hoş bir gülümseme ile beni karşıladı. Mutluydu adam. Sevdiği kadın ile birlikteydi. Peki ben? Sevdiğim kadın yanımda olmadan nasıl mutlu olabilecektim? Umut'u içeriye geçirirken, bir şey içip içmediğini sordum. Ne kadar sağ ol dese de içkiyi seven adamdı. Ağzının tadını biliyordu. 2 bardak viski doldurup, karşısında duran tekli koltuğa oturdum.

Masadaki viskiyi alırken Umut konuştu.
"Sağ olun efendim  zahmet ettini? "

"İç sen, yurt dışından getirttim. Hoşuna gidecektir." Dedim ensesine hafifçe vurarak.

Bu hareketime mahçup olmuştu. Kafası yere eğdi. Bir yudum viskisinden alıp  konuştu.

"Beni çağırdınız. Kötü bir şey mi?" Dedi. Merakla.

Gözlerim viskiyi buldu. Değişik şekilde bir utanç bedenimi kaplamıştı. Yıllardır yanımda çalışan adamın kardeşine göz dikmiştim. Ne kadar doğruydu bu yaptığım? Karşımdaki adam benim kardeşimden farksızdı. Onu ilk bataklıktan kurtardığım zaman bana ömrünün sonuna kadar minnettar kalacağından bahsetmişti. Şimdi Ağabey'i için bir minnettarlık yapabilir miydi? Bunu ona söylemek zorundaydım. Tek bildiğim şey şuan buydu. 

Viskiden gözlerimi ayırıp, tepkimi koruyarak konuştum.

"Umut, sen benim en zeki ve çalışkan adamlarımdan birisin." Dedim. Devam edemedim. Sözler, kelimeler dilime düğüm atmıştı.

Umut viskisini yudumlarken cevap verdi.

"Sağ olun efendim."

"Nereden başlasam bilmiyorum ama içimde tutamam, ben kardeşin ile evlenmek istiyorum. Umut ben Parla'yı çok seviyorum." Dedim.

Umut yarım nefes alarak arkasına yaslandı. Elinde duran viski bardağındaki son yudumları alıp, boş bardağı masaya bıraktı. Ağzını sol eliyle temizleyip konuştu.

"Siz ciddisiniz? " dedi. Sesinden hiçbir şey anlayamıyordum. Kızmış mı yoksa sevinmiş mi anlayamadım. Bunun şaka olduğunu düşünüyor olmalıydı. Tepkimi koruyarak tekrar cevapladım.

YARDIMCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin