20.Bölüm

9.1K 155 11
                                    

Tek başıma bir çukurdaydım. Yardım çığlıklarımı ne duyan vardı, ne de beni burada görebilecek biri vardı. Her defasında haykırışlarımın, çırpınışlarımın boşa gittiğini bilsem de, benim pes etmeye niyetim yoktu. Biliyordum ki, nefes aldığım sürece bir umudum vardı. Çığlıklarım duvarlara çarparak bana tekrar ulaşması dışında, bir işe yaramıyorlardı. Tek başıma, görmeme bile izin verilmeyen bir yerdeydim. Tarif edemediğim lanet bir yerdeydim. Sarper'i özlemeye başlamıştım. Burada olsaydı, deliye döneceğinden şüphem yoktu. Neredesin Sarper? Duy beni? Başlamadan bitmek istemiyordum? Yaşayacağım deneyimlemek istediğim çok arzularım vardı. Onları yaşamadan bu yaşamdan göçüp gitmek istemiyordum. Sarper'le evlenip, hayatımın aşkının bir gün geleceğini bilip, kendimi ona sakladığımı söylemek istiyordum.

Sarper ile yapacağım yapmak istediğim o kadar hayalim vardı ki, şuan burada oluşum beni mahvediyordu. Yine gözlerim dolmuştu. Bandana yavaş yavaş ıslanıyordu. Duyduğum sesler ile gelecek olan ağlamamın önünü kestim. Kapım açıldı. Yine içeride sayısını bilmediğim birilerinin varlığını hissediyordum.

"Efendim biz her şeyi hallettik." Sessizce fısıldayan kalın sesli adamın sesini keskin kulaklarim sayesinde rahatça duyabilmiştim.

"Sizi dışarıda bekliyorlar. İneceğiniz yerde sizi karşılayacaklar. İsterseniz alalım hanımefendiyi." Taraklı sese sahip olan adamın sesini daha net duyabilmiştim.

Bu adam bunlara cevap vermeyi düşünmüyormuydu? Neden konuşmuyordu?

"Tamam efendim biz sizi bekliyoruz" taraklı adamın sesinden sonra hiçbiri burada kalmayarak uzaklaşmışlardı. Sanırım yine tek kalmıştım derken, önüme doğru birinin geldiğini, ayak seslerinden duymuştum. Bu o. Gitmemişti. Omzunda hissettiğim temas ile vücudumu yan tarafa yatırmaya çalıştığım kadar yatırdım. Bağlanılma yüzünden hareketlerim çok kısıtlıydı.

"Çek o pis ellerini üzerimden!" Sert tepki göstererek bağırdım. Beni dinlemeyerek yeniden elini omuzuma attı. Yerimde kıpırdanarak elini çekmesini istesem de şuan nafile boşa kürek sallıyordum. Giydiğim üstünün kolunu omuzuma kadar çekti. Ne planı var? Ne düşünüyordu? Aklında ki neydi? Kafamda yine deli sorular. Açık omuzuma sürdüğü ıslaklık aklıma iğne öncesi sürülen kolonya dezenfektanı hatırlattı. Adam bana iğne mi yapacaktı? Buna izin veremezdim.

"Ne yapıyorsun bana? Hey elindeki ne?" Koluma serum lastiğini geçiriyordu. Umrunda bile değildi. Teması kesilmişti. Sanırım iğne geliyordu. İğnenin koluma değmesi ile çığlığı bastım.

"Duuurr!"

"Lütfen dur!" Ard arda çığlıklarımın ardından istediğim olmuştu. Durmuştu. Beni dinliyordu.

"Tuvaletim geliyor. Lütfen çok kötüyüm." Kolumdan lastiği çıkartıp, birkaç tıkırtının ardından odadan çıktı. Yine nereye gitti. Şuan ne olduğunu bilmediğim iğneden kurtulduğum için çok mutluydum. Ayaklarımı kaldırıp önümdeki eşyaları yıkmak istesem de ipler yine bir engeldi.

Yine çoklu gelen ayak sesleri tek gelmediğini gösteriyordu. Sandalye ile birlikte havalanınca ağzımdan çıkan çığlığı tutamamıştım.

"Tuvaletim geliyor ve o lanet olası adam beni dinlemiyor. Size diyorum tuvalete gitmem gerek yoksa altına bırakacağım." Yere birden bırakılmam ile birlikte kalçamın hissettiği acı inanılmazdı.

"Beni sakat edeceksiniz aptal adamlar yavaş." Şiddetle, kalçamda ki ağrı yüzünden onlara bağırmıştım. Bir başka yerdeydim. Yine göremediğim ama taşındığımdan anladığım üzere. Adamların, ayaklarımdaki ipleri çözmeye başlamasıyla icimde yetiştirdiğim umut bir parça filizlenmişti. Kollarımın açılması ile adamların yardımı ile sandalyeden kalktım. Gözümdeki bandana haricinde hiç-bir şey yoktu. İçimden küçük bir oh çektim.

YARDIMCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin