22.Bölüm

8.4K 141 28
                                    

Kalp atışlarım hızlandı. Her an uçacak gibi hissettim. Güçlükle başımı salladım. Ağzımı açıp tek kelime edememiştim. Daha önce babam hariç hiçbir erkeğin iradesi, karakteri karşında boyun eğmemiştim. Oysa Pars sert ve baskıcı tutumuyla beni alt etmişti. 

"Kaçmak için benimle savaşmayacak mısın?" Sesi kabalaştı, çenemi tutup sertçe sıktı. Kalbimin sesini duyuyordum. Birden ışık hızında davranarak beni öpmeye başladı. Üstüme uyguladığı  güç sebebiyle kafam sandalyeye yaslandı, şakaklarımdan başlayan bir ağrı kafamın içinde yayıldı. Dudakları ile zorla, aralanmayan dudaklarımı araladı. Dilini ağzıma sokarak irademi, gücümü çaldı.

Acımasızca diliyle beni kontrol ediyordu. Parmakları çenemden boynuma indi. Boynumu kavradı. Her dokunuşu bana farklı bir mesaj vermek istiyor gibiydi. Yavaş yavaş dokunuyordu.

İnleyerek tırnaklarım ile yüzünü  sıktım. Birden geri çekildi. Kızgın ve öfkeli duruyordu. Dudaklarımla birleşen dudakları bir mücevher gibi parlıyordu. Ağzımda hissediğim pahalı kahvenin tadı, çok daha fazlasına sahip olacağına dair konuşuyordu.

Kolunun bilek kısmı ile yanağının sıktığım kısmını silip bana baktı. Kanı hala üzerindeydi. Bunu ona yapmış olduğumu bilmek beni oldukça iyi hissettirmişti.  Göğsüm kabardı ve ona cesurca baktım. Bana bir şey yapmazsın der gibiydim. Bana taciz edebilirdi ama bunu yaparken yanımdan tek parça ayrılamazdı.

Masadan bir peçete alıp kanayan yere tuttu.

"Bunu bir daha sakın deneme?"

"Ben senin malın değilim? Bana istediğini yapamazsın?

Peçeteyi atıp masanın başındaki yerine geçti. Ellerini önüdeki masaya koyunca az önce okuduğu gazete kırışmıştı. Plânlı hareket ediyor gibi görünüyordu.  Oldukça net hareketli ve tavırları vardı. Hâkimiyet kurmaktan zevk alıyor gibiydi. Aramızda üç kişilik yer vardı. Karanlık arzuların,  kötülüğün ve günahın tadını düşünerek derin bir nefes aldım. Neden beni öptü? Öpüşmek yakınlık ve romantizm demekti, oysa o öpücük, o öpücük öyle istekli ve tutkuluydu ki daha önce Sarper beni hiç böyle öpmemişti. O öpücük Pars'tan daha çok nefret etmemi sağlamıştı.

"Bundan sonra sana Parla diye sesleneceğim."

Kalbim parçalandı. Annem ile anılarım beynime gelince içimi büyük bir öfke kapladı. Bu adı onun ağzından duymak istemiyordum. Bunu hak etmiyordu. Adımı her duyduğumda annemin yüzünün gözlerimin önüne gelmesi beni oldukça duygulandırıyordu.

"Sakın!" diye bağırdım, öfkem ses tonum da oldukça fark ediliyordu.

Pars birden patlamam karşısında gözünü bilr kırpmamıştı. Yüzünde beliren otoriter bakış ve attığım çığlık sonrası meme uçlarım sertleşmişti.  Bedenim az evvelki öpücüğü tepki veriyordu. Keşke olmasaydı dediğim öpücüğü vücudum tepki veriyordu. Kendimi kötü hissetmiştim. Sanki her şey benim suçumdu. Olanlara ben sebep olmuş gibi hissettim.

Sarper'e bile bu şekilde tepki vermeyen vücudum nefes bir öpücüğü bu kadar tepki vermişti? Nefesim kesildi. Hizmetli kadın kapıyı çalıp içeri gelmişti. Tabağı önce benim önüme bıraktı, ardından Pars'ı  kafası ile selamlayıp onun servisini yaptı.

Açlıktan vücudumda derman kalmamıştı. Yine de önündeki tabağı ileri doğru ittim. Kendimden bu denli iğrenirken nasıl yemek yiyebilirdim?

"Ye yemeğini, seni Tanrı'nın cezası!" Diye emretti.

Yaşadığım şeylerden sonra, nefesimi kesen öpücükten, aptalca bulduğum naif yanıma bir son vererek ağıma geleni söyledim.

"Siktir git!"

YARDIMCIWhere stories live. Discover now