21.Bölüm

8.8K 143 22
                                    

Parlak kısa saçları, dişlerini sıkar gibi görünmesine neden olacak kadar sert bir çeneye, özenle şekillendirilmiş kirli sakalı ile karşımda duruyordu. Ona ilk defa bu kadar detaylı bakıyordum.

Sarper'in aklıma tekrar düşmesi ile gözlerim yaşardı. Şuan içinde olduğum gerçekliğe bakınca, o bana çok uzaktaydı. Sarper nazik ve çocuksuydu, üstelik hep çalışkan biri olmayı başarmıştı. Ancak donuk yeşil gözleriyle bana bakan, biçimli yüz hatlarına sahip bu adam, ondan cok farklı ve zıttı. Sahip olduğu güç öylesine belliydi ki sanki görülebilir dalgalar halinde bulunduğu ortama yayılıyordu.

Şuan nerede bulunduğumuz hakkında bir fikrim bile yoktu. Camlardan dışarısına göz attığımda, karanlık olduğundan, bir şey göremiyordum.

Karşımdaki adama döndüm. Bakışlarını üzerimden çekemeden beni öylece süzdü. Nerede olduğumu fark edince gözlerim şaşkınlıkla açılmıştı. O bana bunca kötülüğü hak gören pisliğin tekiydi. Kim olduğu umrumda bile değildi, çünkü benim hayatım bana aitti. Ters ters bakarken dişlerimi sıktım. Prestiji ya da servetiyle gözümü korkutup beni susturamazdı.

Göz temasını bir an olsun kesmedi, bakışlarıyla beni kapana kıstırmış gibiydi. Ne yapacağımı bilmiyordum. Şuan hızlıca kapıya koşup buradan ayrılmayı denesem, kesinlikle başarısızlık ile sonuçlanacağından emindim. Karşımda böyle biri varken, buradan kolay kurtulabileceğimi düşünemiyordum.

Durgun bir su gibiydi, saf be berrak bir su... Ancak sonuçta şuydu ve yüzme bilmiyorsan tehlikeliydi. Yüzeyinin aksine derinliklerinde güçlü akıntılar olabilir ya da bir anda ölümcül girdaplar oluşturabilirdi. Oturduğu yerden kalkıp, koltuğun şömine tarafında dikildi.

Bakışları bir an şömineyi bulup, ardından bana dönmüştü. Gözlerine yalvarırcasına baktım.

"Gitmeme izin ver."

Yanıma bir adım atacakken vazgeçmişti. Başını yukarı kaldırdı. Parmakları ile koltuğu tuttu. Manikürlü tırnaklarını yeni görüyordum. Tertemiz ellere sahipti. Nasır dahi yoktu. Bir kez daha yeşil gözlerini bana çevirdi. Sanki bakışlarıyla butun düşüncelerimi emiyordu. Gözlerinde bir cevap aradım. O ana kadar adamın yüzünde hiçbir şey okuyamamıştım. Ancak bakışmamız sürdükçe icimde farklı duygular hissettim.

Öfke, ilgi, rahatsızlık, teslimiyet ve son olarak da... arzu.

Nefes alışverişim hızlandı. Odanın içindeki paha biçilmez sanat eserlerinin hepsini paramparça etmek geçiyordu aklımdan. Düşüncelerimin hiçbirini hayata geçiremediğim için kendimden nefret etmiştim. Yapabileceğim tek şey sakin olmaya çalışmaktı en azından şimdilik.

"Buradan kaçamazsın."

Erkeksi ses tonu bana özen ve güçlü şekillendirilmiş parlak ve keskin bir çeliği anımsattı. Bu otoritenin sesiydi.

Nefesimi tuttum. "Kaçacağımı kim söyledi?"

Dimdik duruyordu, sımsıkı dudakları aniden aralandı.

"Senden o kokuyu alıyorum. Her an kaçmaya yeltenecek gibi."

Bana doğru eğilince sandal ağacı ve mandalina kokusu burnuna geldi.

"Sakin benden kaçmayı deneme buna izin vermem."

Duyduğum sözler ile kalbim sıkıştı. Sesinde öfke gördüm. Bana mı kızgındı? Burada kaçırılan bendim. Çok sinirlenmiştim.

"Ne bekliyorsun? Kaçırılarak buraya getirilen benim. Buraya kendi ifademle gelmedim. Tabii ki kaçmak istiyorum, daha doğal ne olabilir?"

Geri çekilerek dudaklarını büzdü.

YARDIMCIWhere stories live. Discover now