13.Bölüm: MELEK YÜZLÜ ŞEYTAN

539K 32.9K 100K
                                    

Bol bol yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayın lütfen! Keyifli okumalar...



Halou - Honeythief


13.Bölüm: MELEK YÜZLÜ ŞEYTAN

Silahlarınızı kuşanın, görünmez bir savaştayız. Eskiden kanla, kılıçlarla ve silahlar savaşılırdı. Şimdiyse zeka ve teknolojiyle. Eskiden kiminle nasıl savaşacağını bilirdin, şimdiyse görünmez el bir bebeğin bile yakasındaydı.

Öldükten sonra hayat biter, bedenin hükmü son bulur. Şimdiyse biri çıkmış, bir ölüden yanıt aldığından bahsediyordu.

Düşünüyordum, canımı yakacak kadar çok. Her ihtimali kafamda tartıyor, her ihtimalin sonucunda ise düşüncelerimde yok oluyordum.

Sürekli üstün geçindiğim zekamın kibrinde boğuluyordum.

Alanguva sınırları olmayan bir adamdı, V gibi. Onun olmayan sınırları, benimkilerle çakışıyordu. Hep aynı tarafta olduğumuzu savunmuştu, şimdi anlıyordum. Alanguva'yla düşman olmadığımızı ve asla olmayacağımızı anlıyordum.

Eğer biz düşman olursak, parçalanırdık. Zekalarımızın kesiştiği yer bizim gücümüzdü. Üzerimizdeki ipler, çok önceden dolanmıştı birbirine ve bu ipler sadece evrenin karanlık ellerindeydi.

Tüm gece uyumamıştım. Alanguva'nın sözleri binlerce kez can bulmuştu beynimin içinde. Ölü bir adamla konuştuğunu söylemiş ve defolup gitmişti. Beni tüm karmaşamla yalnız bırakmış, başka hiçbir soruma cevap vermemişti.

Ama artık bir şeyler daha anlamlı geliyordu. Kısa bir süre olsa da abisinin katili olduğumu düşünmüş ve bana ölesiye bir nefret duymuştu. Eğer gerçekten ben öldürmüş olsaydım, beni şimdiye çoktan öldürmüş olacağına emindim. Ben öldürmemiştim ama benim ismim de kanla kazınmıştı Alanguva'nın intikamla dolu zihnine.

Dün gece beynimi ambale ettikten sonra Sancak denen adamın verdiği kartı o pahalı zippossuyla yakmıştı. İşin gücün şov Alanguva.

Bir gece daha bu otelde kalacaktık. Nemli saçlarımı, kremle şekillendirdim. Makyajımı yapıp, ayırdığım kıyafetleri hızla üstüme geçirdim. Hala oynamaya devam etmem gerekiyordu.

İspanyol paça siyah kumaş pantolonun üstüne, beyaz dantelli crop giyindim. İnce topukluların üstünde çıktım odadan.

Pusat salonda oturmuş, kahve içiyordu. Bacak bacak üstüne atmış, hacimli saçlarını dalgalandırmış ve diğer günlerin aksine daha spor görünüyordu. Elindeki tablet ekranına vermişti dikkatini.

"Patronun dün gece beynimi sikip nereye kaçtı?" Kafasını kaldırdı.

"Kahvaltıya indi beş dakika önce. Beni de seni beklemem için buraya dikti." Yüz ifadesinden, pek memnun kalmadığı belliydi. Tableti bıraktı, ayağa kalktı.

Ona uydum, birlikte kapıya yürüdük. "Pusat." Durdu.

"Yine nasıl cinsel bir şaka yiyeceğim?"

"Ateş'in abisi, büyük Alanguva. Öldü mü?"

Yüzü sertleşti, her şeyi biliyordu. "Bunu Ateş yeri geldiğinde anlatır."

"Anlattı, öldü dedi."

"Öldü çünkü." Önüne döndü, kapıyı açtı. Asansöre yürüdük.

ATEŞPARE (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin