~5

108 23 38
                                    


"N'aber?" diyerek bizimkileri selamladıktan sonra her zamanki masamıza oturdum. Bu sabah hiç pazartesi sendromuna girmeyip okula erken gelmiştim. Anlaşılan, Tunç ve Hazal da erkenciydi.

"İyidir. Senden?"

"Aynı işte." diye cevapladım Hazal'ı. Onlara eşlik etme amacıyla ben de vişneli bir meyve suyu aldım.

"Kimyacı notları girmiş." dedi ortamın havasını dağıtmak isteyen Tunç.

"Gerçekten mi? Hemen bakayım."

Hazal, eline aldığı telefonundan notuna bakarken Tunç'un sorusuna karşılık: "Evet. Ben de baktım." dedim.

"Kaç almışsın?"

"75. Çok çalışamamıştım zaten." diye cevapladım Tunç'un sorusunu.
Gözlerini devirdi.

"Kızım daha Allah'tan belanı mı istiyorsun? Ha eğer öyleyse, bak bir fikrim var. Sen 75 aldın, ben 25. Şimdi sen bana kendi notunun 25'ini versen yeter. Ben geçmiş oluyorum. En azından bir dersten geçerim. E sen de 50 almış olursun. Yani bir taşta iki kuş. Nasıl? "

"Mükemmel. Ultra zeka. Ya yemin ediyorum şu not kısımlarını hesaplamaya ayıracağın vakti, sınava çalışmakla harcasan Einstein'a rakiptin."

Dediğimi ciddiye aldı ve başını öne eğerek selam verir gibi yaptı.
"Teveccühünüz efendim."

Ona göz devirmeyi bırakıp Hazal'a döndüm. "Sen kaç almışsın?"

Güldü ve elindeki telefonu masaya bıraktı. "Benimki sabit zaten ya. 60."

Üçümüz de ona gülmeye başladık. Çünkü Hazal'ın sabit notuydu bu. Hiç şaşmıyordu.

Birden gelen bildirim sesiyle bakışlar benim telefona döndü. Kilidini açıp mesaj sayfasına girdim.

0543*******: Günaydın ortak. N'aber?

"Ortak mı?!"

İkisinin de aynı anda sorduğu soruya ne cevap vereyim bilememiştim. En kısa yoldan onlara hafta sonu olan mesaj muhabbetini anlattım. Onlardan saklamazdım elbette.

"Ya ben her şeyi anladım da bir şeye anlam veremedim." diyen Tunç'a sorar gözlerle baktım. Devam etti. "Siz ne konuda ortaksınız?"

Tebessüm edip merakını gidermeye çalıştım. "Yani şöyle, sevdiği kızla ilgili konuşmak, fikir almak konusunda. Aslında tam olarak öyle değil, sadece birbirimizi tanımadığımız için böyle bir hitap şekli bulduk."

Pek tatmin olmayan Hazal konuştu. "Ne bileyim, pek senlik değil bunlar. Tanımadığın birisi sonuçta, senden nasıl bir yardım alabilir?"

"Ya abartmayın, yardımdan kasıt sadece konuşma. Arkadaşça." dedim son kelimenin üzerine basarak.

"Senin arkadaşa mı ihtiyacın var Miray? Bilseydik biz bulurduk sana. Hayır bizden sıkıldıysan?"

Evet trip moduna geçen bir adet Tunç.

"Ya saçmalamayın. Çok abarttınız. Ben sınıfa çıkıyorum." der demez ayaklandım.

Arkamdan ikisinin de gelmediğini görünce biraz duraksadım ve arkamı döndüm. İkisinin de sinsi bakışları üzerimdeydi. Genelde böyle yapmazlardı ama bugünki halleri nedense tuhaftı. Onlara 'ne var' der gibi başımı salladım ama hala bakmaya devam ediyorlardı. Bu sefer göz dönderip aldırmadan ilerlemeye devam ettim.
Üçümüz de aynı sınıftaydık. Ben Hazal'la oturuyordum. Bazen ise üçümüz aramızda yer değiştiriyorduk. Yani kafamıza ne eserse.

Sınıfa ilerlerken şu ortağa da mesaj attım.

Miray Su: Günaydın. Derse gireceğim şimdi.

Ne? Ortak olduk diye hemen öyle yakın mı olalım yani?

Çok güzel! Kitabımı kantinde bırakmıştım. Dersin başlamasına daha on dakika vardı. Hemen sınıfa girmek o an mantıksız geldi. Oflaya oflaya kantine tekrar indim ve tam kapıdan içeriye gireceğim sırada omuzuma aldığım darbeyle duraksadım.

                                <>

Ay Işığında Buluşalım|TextingDonde viven las historias. Descúbrelo ahora