~18

79 19 40
                                    

"Hoş geldiniz."

"Hoş bulduk." diyerek cevapladık Hazal'ı ve Mert ile birlikte içeriye geçtik.

Çınar ve Tunç bizden önce gelmişlerdi. Onlara da kısa bir selam verdikten sonra mutfağa geçip marketten Mert ile beraber aldığımız içecekleri bıraktım. Mert, içeridekilerin yanına geçince arkamdan gelen Hazal, tezgaha yaslandı ve bana yandan bir bakış attı.

"Ne gerek vardı, ben hazırladım zaten her şeyi?" dedi.

Boşver dercesine geçiştirdim çünkü şimdi başka bir konu açacağını adım kadar iyi biliyordum.

"Haa tabi sen de haklısın, buraya gelene kadar biraz vakit geçirseniz fena olmazdı hani." dedi sinsi bir gülüşle.

İçten içe ona güldüm ve başka bir soruya yöneldim. "Tunçlar bizden önce gelmiş? " dedim.

Önce onu takmadığıma şaşırdı, sonra ise sorumu cevapladı. "Hıhı, aslında Çınar az önce geldi. Tunç bana yardım etmek için erken geldi." dedi.

İstediğim cevabı alıp zafer kazanmış bir edayla ona doğru yaklaştım ve :

"Haa tabi sen de haklısın, biz gelene kadar biraz vakit geçirseniz fena olmazdı hani." dedim.

Beni şuan dünyanın en gıcık arkadaşı olarak gördüğüne emin olduğum bir kızarıklık yaşadı yanakları. Onun bu haline güldüm ve yanağına öpücük kondurup mutfaktan çıktım. Arkamdan ise çığlığını duyuyordum.
" Miray! "

" Yine ne dedin de sinirlendi?" diye sordu içeriye girdiğimde Tunç.

"Ben bir şey demedim, o kendisine dedi." diye yanıtladım Tunç 'u.

Biraz sonra Hazal da elindeki ikramlıklarıyla gelince bana attığı kötü bakışlarından kurtulup tekli koltuğa oturdum.
Hazal' ın açtığı filmi izlerken bir yandan da hazırladıklarını yiyorduk. Bir ara Mert, ona dönüp :

" Ellerine sağlık, cidden çok güzel olmuş." dedi.

"Ben demiştim." dedim ben de cevaben.

"Afiyet olsun." dedi ve gülümsedi Hazal da.
Ondan sonra konuşan olmadı ve hepimiz filme odaklı bir şekilde devam ettik. Film de güzeldi ama sorun şu ki, ben hariç herkes duygulanmıştı. Bir ara Çınar ve Tunç birbirlerine sarılıp ağlayacaklar sanmıştım. Hazal da burnunu çekip duruyordu. Mert desen, üzgün olduğu yüzünden belliydi. Lakin bende tık yok... Acaba onlar mı çok duyguluydu yoksa ben mi fazla ketumdum?

"Yaaa böyle bitmemeliydi!"

Filmin sonunda, herkes Hazal 'ı onaylarken ben girdim araya. "Bence tam olarak böyle bitmeliydi. Zaten başından belliydi filmin sonu."

"Dedi senarist..." diye ekledi Tunç.

"Bunu bilmek için senarist olmaya gerek yok canım. Biraz aklını kullanan anlar zaten."

Lafımın üzerine göz dönderen Tunç'a karşılık Çınar da konuştu. "Aramızda tek duygulanmayan sendin. Hep böyle misindir?" diye sordu bana.

" Yoo genelde duygusalımdır." diye cevapladım. Çınar'da beni rahatsız eden bir şeyler vardı. Bakışları, bir şey anlatmak ister gibiydi.

Sonrasında konu dağılmıştı ve erkekler oyun oynamaya geçmişti. Cidden sıkıcıydı bunlar. Hemen bunalıp oyuna sarıyorlardı. Hazal da onların yanında hakemlik, daha doğrusu spikerlik yaparken ben mutfağa geçmiştim.
Bir bardağa, sürahiden su doldurup içmeye başlamıştım. O esnada tezgahın üzerindeki, yarısını salata için kullandığımız soğan gözlerimi yakmıştı. Bu da sürekli kırpıştırmama neden oluyordu. Normalde de zaten hiç soğan doğrayamazdım, hemen ağlıyormuş gibi görünürdüm.
Ben soğanla mücadele ederken arkamdan gelen kişinin sesiyle irkildim.

Ay Işığında Buluşalım|TextingWhere stories live. Discover now