~15

80 21 48
                                    

Mert'ten

"Ee hani Miray nerede kaldı ya?" diye soran Hazal'a baktık.

"Gelir şimdi merak etme." diye karşılık verdi Tunç.

"Yarım saattir gelir şimdi diyorsun Tunç. Gelmiyor işte, bir şey oldu bence."

Hazal'ın tereddütleri bizim de şüpheye düşmemize neden olmuştu. Çünkü yarım saat geçmişti ve Miray hala dönmemişti.

"Yok ben bakmaya gidiyorum." dedi ve ayağa kalkıp ilerlemeye başladı Hazal.

"Evham yapıyor işte. Tipik Hazal!"

Çınar 'ın dediğini takmadan hızla uzaklaşan Hazal, yaklaşık on dakika sonra yanımıza geldi ve endişeyle konuşmaya başladı. "Dedim size ben, yok işte hiçbir yerde."

"Nasıl yok, lavaboya baktın mı?"

"Oraya gittim zaten Tunç, ama yok. Kesin başına bir şey geldi. Miray böyle yapmazdı."

Hazal'ın biraz sakinleşmesini sağlamak amacıyla :

"Sen hangi lavaboya baktın? Üst kattakine mi yoksa alt kattakine mi?" diye sordum.

"Ne bileyim, hem kaç tane lavoba var ya burada? Üst kata çıktım işte, yoktu." diye yanıtladı.

"Tamam sakin ol önce, bir tane daha lavoba var ama orası bodrum katı sayılıyor, kullanılmıyor. Belki yanlışlıkla birisi orayı tarif etmiştir. Ben oraya bakıp geliyorum, siz burada kalın."

Hepsi beni onayladıktan sonra önce mutfağa girip dayımı buldum. "Dayı, Miray 'ı gördün mü?"

Dayım elindeki yemek tavasını bırakıp bana döndü. " Miray?"

"Ya hani bizim yanımızda olan kızlar vardı ya, onlardan bir tanesi işte. Ya birkaç saat önce tanıştın hemen unuttun mu dayı ?" dedim acele acele.

Dayım sakin tavrına gıcık olduğum bir biçimde : " Yetiştirmemiz gereken önemli bir menü var Mert. Arkadaşını da görmedim. Nereye gidebilir ki zaten? "dedi.

Ondan bir şey öğrenemeyeceğimi anladığım zaman mutfaktan çıkıp alt kata inmeye başladım. Miray 'ın burada olabileceğine pek olanak vermesem de telefonunun ulaşılamıyor olması ve birisinin ona yanlışlıkla burayı tarif etmesini göz önünde bulundurarak şansımı denedim. Koridor boyunca ilerledikten sonra lavaboya gelmiştim. Kapıyı açmayı denediğimde açılmamasına şaşırdığımdan Miray 'a seslenmeye başladım. "Miray, burada mısın?"

Ses gelmiyordu ama benim içimde kötü bir his oluşmuştu. Tekrar tekrar seslendim. Ama cevap yoktu.

Tam ümidi kesip geri dönecekken kapıya cılız bir şekilde vurulduğunu duydum. Ufacık bir tıklama sesiydi bu. Farkedilmek için yapıldığı belliydi.

" Miray, ses ver." dedim tekrardan.
Bu sefer karşılığını almıştım.

"Mert?"

Sesinin yorgun, ağlamaklı çıktığı besbelliyken bu kişinin Miray olduğunu farkettim.

"Miray iyi misin?"

Duyamıyordum, hiçbir şey duyamıyordum.

Sürekli olarak sesleniyordum ama bana karşılık ya verebiliyor ya veremiyordu. Sesi o kadar kısıktı ki...

"Miray neyin var, ses ver bana." dedim endişeyle.

Ondan gelen cevap ise şöyleydi :

"Çıkamayacağım buradan."

Anlam verememiştim ve böyle olmayacağını anlayıp etrafıma bakındım. Buranın bir anahtarı olmalıydı.

"Neredeydi, düşün Mert, düşün!" diye sıraladım cümlelerimi.

Ay Işığında Buluşalım|TextingWhere stories live. Discover now