~12

75 19 37
                                    


Evden çıkıp okula doğru gitmeye hazırlanmıştım. Dün akşam üzerinde bayağı araştırma yaptığım projenin grup eşleşmeleri bugün olacaktı.
Biraz da heyecanlı olduğumu itiraf ediyorum. Heyecanımın sebebi ise, bu iki sınıfın erkeklerinden birisinin bizim ortak olduğunu öğrenmemdi. Büyük ihtimalle tanıyordum, belki çok yakınımda belki de bana uzak olan bir insandı. İkimiz de birbirimizi bilmiyorduk ama zaten bilsek de bir şey değişmeyecekti. En azından benim açımdan. Çünkü o başkasını seviyordu, hem de çok.

Bu düşüncelerle; sabahın sessizliğine bürünmüş sokakta ilerliyorken duyduğum ses irkilmeme neden oldu. "Oo Miray Hanım, nasılsınız görüşmeyeli?"

Hafifçe arkamı döndüğümde ona cevap verme tenezzülünde bile bulunmak istemesem de konuyu bu sefer daha çok uzatacağını bildiğim için mırıldanmaya başladım."Seni görene kadar harikaydım."

Orkun dudaklarını sahte bir küskünlükle büzerek bana baktı." Oysaki ben seni her gördüğümde mutlu oluyorum."

Tam ağzımı aralayıp nedenini soracaktım ki cevapladı." Nedeni, seni her gördüğümde bana birisini hatırlatman. Ve ben onu hatırladıkça senden daha da çok nefret ediyorum."

Derin bir nefes soludum. Artık bu çocuğu dinlemek istemiyordum. Ama ben her sustuğumda daha çok konuşuyordu.

" Bu sabah yandaşların yok yanında. Nasıl olur?" dedi.

Evet, Tunç ve Hazal bu sabah benimle birlikte gelmemişti okula. Çünkü Hazal erkenden kalkıp doğum günü olan annesine, Tunç ile birlikte hediye almaya gitmişti. Ben tabiki o saatte yataktan kalkamadığım için onların beraber gitmesini önermiştim. Hem biraz vakit geçirirlerdi. Ama şuan, her zamankinin aksine okula onlarsız gitme fikri canımı sıkmıştı. Çünkü bu fikri baltalayacak bir Orkun faktörünü akıl edememiştim.

Bir iki adım daha atıp ona yaklaştım. Ve tıslarcasına konuştum.

"Senin yandaş dediklerinin bir ismi var. Tunç ve Hazal. Ayrıca biz onlara yandaş değil arkadaş diyoruz. Hani her daim yanında olan insanlar var ya? Hah işte, onlara arkadaş diyoruz!" dedim ve bir süre gözlerine baktım. Susması beni sevindirince alayla devam ettim.

"Ama sen bunu nereden bileceksin ki değil mi? Senin karakterin arkadaş edinmeye yetmiyor, senin karakterin arkadaşlıkları bozmaya yetiyor. Çünkü insan kendi sahip olamadığı şeyleri başkasında görünce kaldıramaz, kıskanır. Yani fesattır, senin gibi."

Dediklerimden sonra mosmor olan yüzü, arkamı dönüp giderken gülmeme neden olmuştu. Yani o kadar canımı sıkmadın bu sabah Orkun.

Okula geldiğimde Tunç ve Hazal olmadığı için tek başıma kantine inmek yerine sınıfta, aldığım çikolatayı yiyordum. Evet, sabah sabah.
Çok geçmeden onlar da gelmişti. Fakat Hazal sinirle yanıma oturunca, arkadan sessizce yaklaşan Tunç'a baktım.

"Ee hani hediye, aldınız mı?" dedim.

Sorumu Hazal cevapladı. "Hayır canım alamadık. Çünkü bu çok akıllı Tunç Bey, anneme alabileceğim hediyeler haricinde her şeyi gösterdi bana. Hatta bir ara boxer bile almayı düşündük biliyor musun?"

Dediği şeyle birlikte kahkahayı patlatırken Hazal'ın sinir katsayıları arttı ama ben onu takmayacak derecede haykırıyordum. Sonra Hazal devam etti." Ya en azından parfüm alıp gelelim diye düşünüyordum ama Tunç Bey bu sefer parfüm şişelerini kırmaya başlayınca parasını ödeyip mağazadan kırık şişelerle birlikte kovulduk!"

"Şişelerini bir de?" diye sordum şaşkınlıkla.

"Evet. Sen de taktın değil mi? Hani tamam bir tanesini yanlışlıkla kırdın da diğerlerinden ne istiyorsun değil mi ama ya? Yazık bana...Yok, bir daha bununla alışverişe giden ne olsun? En pahalı hediyeyi alıp vereceğimiz paranın mislini ödedik bugün ama elimizde ne var? Hiç. "

Hazal'ın öfkesi dinmezken Tunç geldiğinden beri ilk kez konuştu." Hakkımı yiyor şuan. Bir tane elbise beğenmiştik o istemedi almayı. "dedi.

Hazal da ona cevaben :" Evet elbise vardı bir de, iyi hatırlattın. Elbise dediği şey Miray'cığım, bana bile dar gelebilecek bedende, ama asıl can alıcı noktası da bacak boyum kadar bile olmamasıydı. " dedi.

" Ne yapayım ama ya, sen böyle güzel olunca insan anneni düşünemiyor işte. "diyen Tunç 'a tebessüm ederek baktım. Şapşal!

Hazal da biraz yumuşar gibi olup konuşmaya başladı." Bana değil anneme alacaktık ama. Ona göre düşünseydin o zaman. Sanki annemi hiç görmedin... Neyse ne, ben çıkışta bakarım bir şeyler Miray' la. " dedi.
Onu onayladıktan sonra matematik hocamız içeriye girince sessizlik oluşmuştu. Günaydın faslını geçip elindeki kağıda baktı ve konuşmaya başladı.

"Evet gençler, biliyorsunuz ki geçen gün size bir proje konusu vermiştim. Ve bu projenin not olarak size döneceğini söylemiştim. Bir iki gün kendi başınıza konuyu araştıracaktınız, ki araştırdığınızı umuyorum. Ve yine bildiğiniz üzere bu projede A ve B sınıfı ortak olacak. İki sınıftan da karışık beşer kişilik gruplar oluşturdum. Şimdi diyorsunuz ki, neden her sınıf kendi içinde gruplara ayrılmadı, haklısınız. Ama benim amacım iki sınıf arasında geçişi sağlamak, geçişten kasıt ise bir nevi kaynaşma. Umarım güzel bir iş olur. Size güveniyorum. Bu arada bu grupların içinden, projelerini en çok beğendim ilk üçünü ödüllendireceğim. Tabiki sadece not olarak değil, farklı planlarım var...Şimdi grupları diğer sınıfta açıklamıştım zaten burada da açıklayayım. " dedikten sonra elindeki kağıttan sınıftan birkaçının ismini ve grup arkadaşlarını saydı.

" ... Evet, bir diğer grup üyelerini söylüyorum: Miray, Hazal, Tunç... " der demez dualarımın kabul olduğunu anladım. Çünkü tabiki onlarla aynı grupta olmak istiyordum.
Üçümüz sevinirken hoca devam etti.

"Diğer sınıftan Çınar ve...Mert Asaf ile bir grupsunuz." dedi.

"İşte bu hiç iyi olmadı." diyen Hazal'dı. Sonra devam etti. "Çınar hiç iyi olmadı."

Ona 'bir şey olmaz' bakışı attım ama tatmin olmadı. Çünkü Çınar, Hazal 'ın kuzeniydi ve pek anlaştıkları söylenemezdi.


*******

Hmmmmmm.

Çınar & Hazal kuzenliğine ne diyorsunuz?

Grup nasıl oldu?

Kuzenler başa beladır, benden söylemesi. Ne çıkarsa onlardan çıkar kdhdjsnbshdjdhdj.

Bakalım bakalım, ne çıkacak.

Hoşça kalın ❤️

Ay Işığında Buluşalım|TextingWhere stories live. Discover now