~28

85 18 40
                                    


Medya : Umut & Dilan

>>>>>>

Sessiz adımlarla kapıyı açıp anahtarı konsolun üzerine bıraktım. Şu an teyzemle karşılaşma gibi bir niyetim yoktu.
İçeriye girdikten sonra salonun boy penceresine gidip dışarıda gezdirdim gözlerimi. Mert beni bırakıp kendi evine doğru gitmek için yol almıştı.
Bu akşam hayatımın en garip günlerinden biriydi. Her şey bir anda saman alevi misali gerçekleşmişti.

Onun gidişini izlerken yüzüme yerleştirdiğim masum tebessümün silinmesine sebep olan şey, teyzemin gelişi oldu.

"Bana, o çatıya atlamak için çıktığını söyleme sakın." dedi.

Yandan bir bakış atıp gözlerimi kıstım. Ona hala sinirliydim.

"Niye, vicdan azabı mı duyarsın yoksa?"

" Nasıl böyle bir şeyi yapmayı düşünürsün Miray? Nasıl bu kadar sorumsuz olabilirsin? Ya yanında kimse olmasaydı, ya o çocuk peşinden gelmemiş olsaydı? Farkında mısın şu an belki de..."

"Kusura bakma teyzeciğim, ben senin gibi mükemmel değilim işte, düşünemiyorum bazı şeyleri. Saçmalıyorum çoğu zaman." dedim alayla.

Derin ve sinirli bir nefes soludu.

"Ne zamandır birbirimizi anlayamaz olduk Miray?" dedi.

Yanına yaklaştım, yüzüne baktım. Fakat gözlerine bakarken ona kırıcı sözler söylemek çok zordu. Çünkü ona söylediğim her söz, benim canımı yakıyordu. "Senin, benim acı çekişime göz yumduğun ilk andan beri." dedim tek nefeste.

"Yaptığım ve yapacağım her şey senin için. Ama sen buna bencillik, göz yummak ya da bir başka sıfat yakıştırıyorsun ya, diyecek bir şey bulamıyorum. Yalnız şunu bil, bu hiç adil değil."

Tebessüm ettim."Doğru, hiç adil değil teyze. Adaleti, merhameti, sevgiyi öğrendiğim kadının ; benden ölüm kadar gerçek bir şeyi saklaması gerçekten hiç adil değil, çok haklısın." dedim ve ardımı dönüp yürümeye başladım.

"Nereye?" diye sordu.

"Uyumak istiyorum." dedim yürümeye devam ederek.

"Konuşmamızın bittiğini söylediğimi sanmıyorum. Öyle laf sokup gidemezsin Miray, gel buraya."

Arkamı döndüm ve cevap verdim. "Konuşmamızın bittiğini söylemedin zaten, ben bitirdim. Şimdi izin verirsen uyuyacağım. Malum yorucu bir gündü." dedim.

"Peki, iyi geceler."

"Sana da teyze."

-----------

Son kitabı da çantama atıp omzuma taktım. Son kez üzerime çekidüzen verdikten sonra merdivenleri hızlıca inip kapıya ulaştım.

"Günaydın Miray'cığım. Kahvaltı yapmayacak mısın?" diyen kişi Nihal abla oldu. Ona gülümsedim.

"Günaydın Nihal abla, kahvaltı yapmayacağım, erken gideceğim." dedim.

"Anladım canım." dedi fakat lafında bitmemişlik hissi vardı. Bir şey söylemek istiyordu sanırım.

"Miray?" dedi tekrar.

Ayakkabımı giyebilmek için oturduğum komodinin üzerinden kalkıp : "Efendim?"dedim.

" Şey, ben haberleri gördüm de... Umut, yaşıyormuş sanırım, öyle mi? "

O sırada teyzem girdi görüş alanıma.
Gözlerimi onda sabitleyerek Nihal ablayı cevapladım." Evet Nihal abla. Saklamışlar herkesten, Umut yaşıyormuş. Ne tuhaf değil mi, üç yıldır öldü sandığımız kişi aslında yaşamına yurt dışında devam ediyormuş ve ona ait sandığımız mezar bambaşka birisine aitmiş?"

Ay Işığında Buluşalım|TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin