~27

83 18 47
                                    

Kabus, yine bir kabus görüyordum. Bilinçaltım bile bana çelme takmaya bu kadar meyilliyken, ben nasıl pes etmeden devam edecektim ki? Nasıl?

"Hayalsin sen. Gerçek değilsin." dedim bilinçaltımın bana sunduğu oyuna karşı.

Biraz daha yaklaştı. Mert'e döndüm bu sefer. "Kabustayım değil mi, gerçek değil hiçbir şey? Uyanmak istiyorum Mert." dedim.

"Hayal değil." dedi fısıltıyla. Şaşkındı.

Kafamı sağa sola salladım. O an Umut'un sesi duyuldu bir kez daha.

"Buradayım Miray, gerçeğim."

Ellerimi Mert'in kolundan çekip başımın iki yanına sardım. "Ha-hayır hayır, kesin kabus bu. Sen... Sen öldün. Evet evet, kabus görüyorum."dedim. Delirmiş gibi davrandığımın farkındaydım ama aksi mümkün değildi.

İleriye doğru adım attım, artık ona çok yakındım. Gözleri gözlerimdeydi. Bir kabus bu kadar gerçek olabilir miydi?

"Miray..." diye seslendi tekrar.

Duymak istemiyordum, belki de kabus olduğunu öğrenince üzülmemek içindi kabullenemeyişim.

Devam etti sesi beynimde yankılanırken. "Hayal değil, kabus da görmüyorsun, bak buradayım." dedi.

"Öldün sen?"

"Anlatacağım, söz veriyorum her şeyi anlatacağım." der demez cılız bedenimi sardı kolları. Sağ gözümden firar eden yaş, her zaman severek giydiği deri ceketinin üzerine damladı. Gözlerimi kırpmadığım halde ardı ardına düşen yaşlarımın çıkardığı sese bir başkasının sesi karıştı.

" Miray! "

Kafamı onun omzundan kaldırıp çatının kapısından içeriye girenlere baktım. Önce teyzem, ardından Hazal ve Tunç.

"Miray, ne yapıyorsun sen, korkudan öldük?" diyen Hazal, hala yanımdakini fark edememişti. Umut'un onlara sırtı dönüktü.

Ardından Tunç konuşmaya başladı. "Zümrüt ablayı çağırdık, ne yapacağımızı bilemedik." dedi ve o esnada Umut 'un yüzünü gördüklerinde şoktan gözleri büyüdü.

Bize yaklaşan Hazal, ellerini Umut' un yüzüne dokundurup kekeleyerek konuşmaya başladı. "S-sen... Umut? Nasıl?" der demez gözlerinin kapanışı ve Tunç 'un kucağına bayılışı bir oldu.

Tunç, yere çömelip gözlerini hem Umut' ta hem de Hazal 'da gezdirdikten sonra şaşkınlıktan açık kalan ağzını kapattı. "Sen, gerçek misin?" dedi Umut'a.

Teyzeme yaklaştım. "Biliyordun." dedim. Bildiğini bilmiyordum ama şu an şaşırmamış olması bunu kanıtlar nitelikteydi.
Kafasını salladı, yıkılışıma nokta koydu. "Neden? Neden söylemedin? Nasıl olur ya, nasıl?" dedim sesimi yükseltip.

Umut'a döndü. "Böyle öğrenmemeliydiler." dedi. Histerik bir gülüş attım.

"Ne demek böyle öğrenmemeliydiler teyze? Ne kadar saklamayı düşünüyordunuz? Ben, ben anlamıyorum ya, nasıl olur bu?"

"Sen ölmediysen neredeydin, neden öldüğünü söylediler? Biz kimin mezarında ağladık o zaman?" diyen Tunç oldu. Hala dizlerini Hazal'ın başının altına koymuş şekilde bize bakıyordu.

"Önce bir sakin olun. Anlatacağım ben her şeyi." diyen ise teyzemdi.

"Selin ve Cahit, yani Umut 'un anne ve babası biliyorsunuz ki avukat. Bundan üç yıl önce aldıkları bir davada, büyük bir organizasyon çetesinin yakalanması için uğraşıyorlardı. Bunun üzerine birçok araştırma yapıp, kanıt bulmaya ve bu çetenin tutuklanması için uğraşıp müvekkillerinin rahata kavuşmasını sağlamaya çalıştılar. Fakat suçlu olan çete, üç yıl önce o yangını çıkarıp Umut'un ölmesini amaçlayıp Selin ve Cahit'e gözdağı vermek istedi. O yangından Miray çıktığı sırada, bizim tuttuğumuz ekip aynı esnada Umut'u da arka kapıdan çıkardı. Fakat herkes Umut'un öldüğünü düşünecekti çünkü çete yakalanana kadar böyle olması gerekiyordu. Aksi takdirde hepinizin başı belaya girebilirdi. Umut'u yangından çıkardıktan sonra yurt dışına yerleştirip eğitimini oradan devam ettirdiler. Tabii Umut, sizin çok üzüleceğinizi bildiği için bunu kabul etmedi başta, ama sonra ailesinin gerçekten başının dertte olduğunu görünce kabul etmek zorunda kaldı. Ailesi de bu durumu ben hariç kimseye söylemediler. Yani siz dahil, Umut'un diğer tüm akrabaları böyle bildi. Bir ay önce, suçlu çete yakalanıp davayı kazanan taraf Selinler olunca tehlike ortadan kalktığı için Umut'un da isteği üzerine, onu buraya getirdiler. Tabii bunu bir basın açıklamasıyla izah eden ailesi, Umut'un mezarı gibi gözüken ama, aslında oradaki kişinin, yangında kimliği belirlenemeyen bir başka kişi olduğunu da söyledi. Yani herkes olayın gerçek yüzünü biliyor artık. Size de uygun bir zamanda anlatacaktık ama Umut buraya gelmiş bile..."

Ay Işığında Buluşalım|TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin