~23

81 18 29
                                    


Medyada Berfin var, bakınız lütfen.
İyi okumalar❣️

Bir kuşun, annesi yuvaya gelince kanat çırpışı gibiydi şu an kalbimin derinliklerine kadar ilerlemiş olan hareketlilik.
Elleri hafiften elime değince, gözleri koyulaşmaya, içinde adı konulamayan bir duyguya ev sahipliği yapmaya başladı. Fakat bilmiyordu ki, ben onda misafirdim.

"Bu doğru değil." diyerek elimi elinden çektim ve ayağa kalktım. Başını yukarıya kaldırıp gözlerini tekrar gözlerimle buluşturdu.

Bu doğru değildi. Çünkü o başkasını sevdiğini söylemişti. Bunu bile bile nasıl yanardık?

"Doğru olmayan ne?" diye sordu hafif çatık kaşlarıyla.

Doğru olmayan, senin bir başkasını sevdiğin halde benim için uğraşman.

"Kimse bir başkası için yanmayı göze almamalı." dedim. Yine, dilim ve aklım birbirine zıt çalışıyordu.

Sözümün ardından ayağa kalktı. Bu hareketiyle birlikte, kirpiklerim aşağıdan yukarıya ulaşmıştı.

"Kimse için mi?"

"Kimse için." dedim.

Sustu. Şaşırmıştı bir anda verdiğim tepkiye haliyle.

"Hem, ben hallederim. Kimseye de ihtiyacım yok." diye ekledim.

Onu kırmak istemiyordum ama doğrular her zaman acıtıyordu.

Gözlerini gözlerimden çekti. Bu hareketi, kırgınlığını kalbimin en derin bir yerinde hissetmeme neden oldu. Acı bir tebessüm yayıldı dudaklarına." Kalkmak için kendine inancı olmayan bir insan, yaşamak için kimseye ihtiyacı olmadığını söylüyor, tuhaf."

Sözleri içimdeki beni yerle bir ederken, rüzgarın da yerle bir ettiği saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım.

"Belki de inancım olmadığı için değil, istemediğim için kalkmıyorumdur." dedim.

Dudakları yukarıya doğru kıvrıldı. Bu bir gülümseme değil, kırıklıktı. "Belki de sadece kendini şartlıyorsundur." dedi ve ardından ekledi.

"Ama eğer bir gün kalkmak, yaşamaktan daha zor gelirse ben elinden tutmak için hep burada olacağım." dedi ve gitti.

Sonra güneş; yerini aya bıraktı, karanlığını da ben yaptı.

<<<<<<

Kamp dönüşünün ardından pazartesi maratonu başlamıştı.

"Oh be! Bir an, hiç çalmayacak sandım şu zili."

Çalan zil, en çok Tunç'un yüzünü güldürmüştü. Kendini koşarak kantine fırlatınca biz de lavaboya gitmek için sıradan kalktık. Yanımıza gelen nöbetçi öğrenci, Hakan Hoca' nın Hazal'ı çağırdığını söyleyince Hazal da yanımdan ayrılıp aşağı kata indi.
Sağa dönüp koridor boyunca ilerlerken Mert'i görmemle birlikte duraksadım. Son konuşmamızın ardından, bir daha hiç bir araya gelmemiş ve konuşamamıştık. Belki de en iyisi böyle olmasıydı.
Gözlerini beş saniye kadar gözlerimde tuttuktan sonra geri çekti. Bu üzülmeme sebep olsa da ben de aynı şeyi yaptım ve lavaboya gittim.

İçeride bizim sınıftan olan Berfin, diğer sınıftan Beril ve bir kız daha vardı. Sırayı karalamaktan dolayı kömür karası olan ellerimi musluğun altına tutup yıkadım ve peçeteyle kuruladım. Saçlarımı da düzenledikten sonra gitmek için kapıya ulaşacakken yolumu kesen Berfin oldu.

Ellerini kollarına doladı ve bana bakmaya devam etti.
Ona, kafamı 'hayırdır' manasında salladım.

"Bak Miray, açık konuşacağım. Seni severim biliyorsun ama bu aralar beni çok rahatsız ediyorsun." dedi.

Ay Işığında Buluşalım|TextingWhere stories live. Discover now