Bölüm 12

4.9K 388 529
                                    

Yine bekledim seni...

Güzel bir düşten uyanır gibi mırıldanarak gözlerimi araladım. Bu benim en tatlı uyanışımdı. Kendimi bulutların üstünde uyumuş gibi hissediyordum. Biraz daha gerindiğimde yatağın boş olduğunu fark ettim. En önemlisiyse yatağın dolu olması gerektiğiydi. Normalde yatakta birilerini aramam saçmalık değil miydi? Uykulu gözlerle dün geceye gittiğimde mırıldanarak doğruldum. Beni bıraksalar burada haftalarca uyuyabilirdim. Etrafıma bakındığımda ne ufak ses dahi yoktu. Sonra aklıma İsviçre bileti geldi acaba Şahin gitmiş miydi? Sorumun cevabını almak için doğruca aşağıya indim fakat ortalıkta görünmüyordu.

"Şahin evde mi yoksa çıktı mı?"

"Şahin Bey sabah erkenden çıktı Mavi Hanım, giderken de kahvaltıyı size göre hazırlamamı söylendi." Anladım derken kadının yüzüne bakamaya devam ediyordum. İlk kez benimle bu kadar uzun bir cümle kurmuştu. Normalde ona sataşırdım ama hiç keyfim yoktu. Son günlerde olanlar beni epey yıpratmıştı. Üstelik dün ölümden dönmüştük fakat Şahin Bey gitmişti. Oysa tehlike geçene kadar evde kalması gerekmez miydi? Anlaşılan yurt dışına çıkmış uzun süre de gelmeyecekti. Ben o gelene kadar bu evde sıkıntıdan ölür giderdim. Ev sürekli gözetlendiğinden orayı burayı da karıştıramıyordum.

Bir kez daha ofladığımda akşamı akşam etmek neler yapmadım ki... Hatta bir ara kaçmaya bile yeltendim ama elde vardı sıfır... "Aptal televizyon sen gerçekten çok sıkıcısın." Hayatın bu denli boktan olmasına inanamıyordum. Bir kez daha kanal değiştirdiğimde içten içe yine güzel bir şey bulamazsam gidip uyuyacağım diyordum. Kendi kendime kızarken kapının açılmasıyla kaşlarımı çattım. Kim geldi diye baktığımda gözlerim kendiliğinden kocaman oluvermişti. Ne çabuk gelmişti başka bir değişle gitmemiş miydi? Kumandayla birlikte kalktığımda aptal gibi ona bakmaya devam ettim. Bana kaşlarını çatıp baktığında yüzümdeki aptal ifade yayılmıştı. Birkaç saniyelik duraklamadan sonra yanıma gelirken elini cebine sokup telefonu çıkardı. Telefonu bana uzattığı anda ona aptal gibi sırıttığımı fark ettim. Ona gülünce benim ona kedi gibi sırnıştığımı bunu da telefonu için yaptığımı düşünmüştü. Bende hemen kendimi toplayarak elinden telefonu aldım. Onu burada gördüğüm için sevindiğimi düşünsün istemiyordum.

"Uyarmama gerek var mı?" Aptal değilim sürekli uyarman gerekmiyor... Ona odaklanmadan direkt babamın numarasını yazdım fakat Umur Kabacık, yazıyordu. Demek sonunda babamın numarasını da kaydetmişti. Babamı arayıp oturduğumda gözlerini bana diktiğini fark ettim ama oralı olmadım. Babamla neşeyle konuşurken sonunda pes edip yanıma oturmuştu. Benden babamla olan diyalogumu uzattıkça uzatıyordum. "Kızım neyin var, diye sormak istemiyorum fakat sesim ilk kez bu kadar iyi geliyor. Hayatında güzel bir değişiklik mi var?" Var mıydı? Yüzüm düşünce yanımdaki adama baktım. Babamla uzun uzadıya konuşmama sinirlenmiş gibi durmuyordu. Bir anda modum düşünce babama seni sonra yine arayacağım diyerek telefonu kapattım. Ona telefonunu uzattığımda yarım şekilde zoraki bir tebessüm edip elimden almasını bekledim. "Kötü bir haber mi var?" Telefonu elimden aldığında ayağa kalkmıştım.

"Kötü haber mi? Kötü haber ne biliyor musun? Beni burada tutsak edişin... Ben aileme özledim. Annemleri görmeden geçirdiğim iki ay bana azap gibi geliyor. Sende durmuş kötü haber mi var diye soruyorsun. Kötü haber tepeden tırnağa sensin."

"Benden önceki hayatın beni zerre...."

"Biliyorum biliyorum alakadar falan etmez. Neyse gidip kendime kahve yapacağım sende ister misin?"

"Zehirli olmayacaksa evet, isterim." Bu defalık koymam diyerek mutfağa yöneldim ama o yukarıya çıkmak için çoktan harekete geçmişti. "Hey koymam dedim, kahveni içmende nereye gidiyorsun?"

AŞKA TUTSAK 🚬 BİZE SEN KALA 3Where stories live. Discover now