Ateş benim...

430 22 4
                                    

1 ay sonra...
Ahsen
"Ahsen her sabah şunları atmak yerine okumaya ne dersin?" Keskin bakışlarımı Demir'e çevirince sustu "Okulun kapanmasına çok az kaldı ve biz seneye son sınıf olucaz şaka gibi." yerime oturduktan sonra derin bir nefes aldım "Mesaj atmaya devam ediyor mu?" "Her gün usanmadan mesaj atıyor ve ben de her gün usanmadan hayır diyorum. İnatsa inat!" Pat diye ortadan kaybolmasından bir hafta sonra tekrardan yazmaya başladı. Yanına gelmememin bir sebebi var çok az kaldı şu oldu bu oldu, saçmalık hepsi. Her gün sıramın altında bir not buluyorum ve çöpe atıyorum "Her şey yetmiyormuş gibi bir de onunla uğraşamam. Onu bunu boşverin de bizimkiler kutlama yapacakmış, gider miyiz?" Kafamı dağıtmaya o kadar çok ihtiyacım vardı ki. Ateş'in beni bırakması, o salak telefon araması, sınavlar derken delirmek üzereydim. Mete elindeki suyu masaya bıraktı "Bence elbise bakmaya başlayın." Sıla'ya döndüğümde telefonuna bakıyordu "Eminim ondan nefret ediyorsun, hatta dur daha iyisi onu gördüğün yerde döveceksin. Doğru tahmin ettim mi?" Sıla dil çıkardı "Beni partiye davet ediyor. Ne diycem?" "Tabii ki de evet diyeceksin salak! Haftalardır siz bir araya gelin diye Ahsen ile kıçımızı yırttık. Mahvetmene izin veremem." Zeynep haklıydı onlar bir araya gelsin diye yemediğimiz halt kalmamıştı. Sıla ve Anıl tatlı bir çift olacaktı.

"Sonunda dersler bitti, eve gidip uyumak istiyorum." "Ahsenn." Kafamı çevirdiğimde koşarak bize gelen Emre'yi gördüm "biz gidiyoruz." Sıla Zeynep'in koluna girdi "Ney durun." kızlara bakarken Emre çoktan yanıma gelmişti. Nefesini düzene sokup kolumdan tuttu "Neden benden kaçıyorsun?" "Ne kaçması Emre burdayım işte." kaşlarını çattı "Resmen benimle konuşmaktan bile sakınıyorsun. Olduğum yerlere gelmiyorsun, bir şey varsa söyle." güldüm "Ne olabilir ki Emre? Sadece denk gelmemişizdir ayrıca son iki haftadır sınavlar olduğu için görüşemiyoruz." elimdeki kolunu çekip güldü "Bu bir sebep değil Ahsen? Seni kıracak bir şey mi yaptım?" ona doğru bir adım attım "Varlığın bile yeterince yük Emre, uzak dur benden. Bir süre konuşmayalım, lütfen." gözlerindeki hayal kırıklığı bariz okunuyordu. Bir şey söylemesine izin vermeden köşede beni bekleyen kızların yanına doğru yürümeye başladım "Hoşlantı yok, hayat var. Hoşlantı yok, hayat var." kızların yanına gidene kadar bunu tekrarladım. Aklıma zorla da olsa girecekti.

"Bak bu da güzelmiş." eve geldiğimizde üzerimizi değiştirip alışveriş merkezine gittik. Kutlama için elbise bakıyorduk "Ben diyorum ki saks mavisi tonlarında bir şeyler alayım. Geçen giydiğim kazağı çok yakıştırmıştınız." "Aynen kesin o tonlarda al sana aşırı yakışıyor." Sıla gülümseyip elbiselere doğru gitti. Elimdeki mor elbiseye bakarken Zeynep kabinden çıktı "Ya bu biraz bol oldu sanki." gözlerimi üzerinde gezdirdiğimde ufak bir çığlık attım "Çok yakışmış Zeynep, bunu alıyoruz. Yanlarını filan daraltırız, offf çok güzel."

Elimdeki muzu soydum ve yemeye başladım "Zeynep'in ikinci denediği elbiseyi aldık, ama görmen lazım nasıl yakıştı ona. Sıla mavi tonlarda bir elbise buldu ama fiyat biraz yüksekti. Eğer Şükran ablayı ikna ederse alacak." "Ee sen bir şey beğenmedin mi?" omuzlarımı silktim "kendime göre bir şey bulmadım." annem bana yan yan bakışlar attıktan sonra yanıma oturdu "seninki ile küssünüz galiba?" Muz boğazıma kaçarken önümdeki bardaktan bir yudum su içtim. Benimki ne ya?! "Benimki mi? Ne diyorsun anne ya?" güldü "Hani şu eve hediye yollayan, kafanı telefondan kaldırtmayan. Kalkınca da hayvan gibi sırıttıran diyorum." kaşlarımı çattım "Sınava çok az kaldı ve ben iyi bir yere yerleşmek istiyorum. Kimseyle eğlenecek vaktim yok, kimse olmadı, olmayacak." Kalktığım gibi odama çıktım. Kesin kurallar çekmiştim "Hayallerimi gerçekleltiricem ben. Boş şeyler ile kafamı dolduramam." Test kitabımı çıkarıp çözmeye başladım, Ateş ile konuşmayı kestiğimizden beridir sürekli test çözüyordum. Kafamı dağıtmayınca aşırı sinirli oluyordum ve bu etrafıma da yansıyordu. Yarım saat sonra telefonumun çalmasıyla ara verdim. Arayan Demir'di "Ahsen beş dakikaya ordayım, teyzeme bir yalan uydur gel. Çok acil bir yete gitmemiz lazım." endişeyle ayaklandım "Teyzeme bir şey mi oldu? Demir ne oldu?"  "Kimseye bir şey olmadı ama olabilir, acil hazırlan. Kapattım görüşürüz bitanem." Hızlıca dolabın kapağını açıp krem kazağım, lacivert oduncu gömleğimi ve siyah kot pantolunumu alıp giyinmeye başladım "Ben anneme ne diycem ya? Bizimkilerle buluşucam desem izin verir mi?" Hızla saçımdaki tokayı açıp saçlarımı açtım "Ben niye saçımı açıyorum ki? Off elim ayağım karıştı." çantamı yanıma alıp aşağıya indim. Mutfağa annemin yanına geçtim "Şey anne ben çıkıyorum." Tek kaşını kaldırıp beni süzdü "Nereye?" şaşırmış gibi yaptım "dedim ya sana sınıftan arkadaşlarla buluşucağız diye. Unuttun mu?" "Hatırlayamadım bi, ne zaman söy..." "anne bu hamilelik seni iyice unutkan yapmış. Bizimkiler bekliyor beni öptüm. Yemek yiyeceğiz orda." Botumu ve ayakkabımı alıp kapıdan ışık hızında çıktım. Seke seke botlarımı giydikten sonra montumu üzerime çekip dışarı çıktım, tam o an önümde araba durdu. Arabaya binip Demir'e döndüm "Annemi anca atlattım, nereye gidiyoruz?" sırıttı "Kısmetine." "Ney?" "Ee Kaan sevgilisi ile bu tarafa gelmiş de. Kimseye söylemeden acil yanımıza gelin dedi." "Kızı mı kaçırmış yoksa?" "Salak mısın Ahsen? Kız ile sözlendiler zaten, neden kaçırsın?" O da doğru. Yol boyunca bir sürü soru sormama rağmen Demir düzgün bir cevap vermiyordu. Araba durduğunda etrafıma baktım "Burası Engin abinin dükkanı, ne işimiz var burda?" "Çok soru sorma in aşağıya." Arabadan indikten sonra direkt içeri girdik "Dükkanda boş." "Bu beyinle buralara gelmen güzel ama bol değil, kapatılmış." Kaan sürpriz yapacaktı herhalde. Arkamı dönüp Demir'e seslenecektim ki Emre'yi görmemle olduğum yerde kaldım "Hoşgeldin Güzelim." olduğum yerde gözlerimi sonuna kadar açarken Emre elini belime koymuş beni yönlendiriyordu "Bir dakika bir dakika, burda ne iş çeviriliyor?" güldü "Bugün benim doğum günümdü ve ben..." bir kaç adım uzaklaştım "Daha bu sabah benden uzak durmanı söylemiştim." "Bu saatten sonra bu biraz imkansız Ahsen..." patlayan konfeti ile olduğum yerde sıçradım. Bizimkiler elinde pasta ile bize doğru geliyorlardı "İyi ki doğdum Emre." tezahüratı başlayınca Emre konuştu "Tam zamanıydı di mi?!" "Ne bileyim direk getirelim dedik." Mete ve Emre konuşurken çantamı alıp bizimkilere döndüm "Siz kutlayın ben havamda değilim." Emre kolumdan tuttu "Ahsen bekle. Sana söylemem gereken bir şey var." Bedenimi ona doğru çevirdim "Evet ne söyleyeceksin?" Bizimkiler pasta ile bizden biraz uzaklaştı. Emre'nin elimi tutmasıyla ürktüm "Çok uzun zamandır bunu yapmayı planlıyordum ama cesaretim yetmedi. En sonunda yeter dedim ve sana açılmaya çalıştım ama onu da elime yüzüme bulaştırdım. Sana mesaj atan Ateş bendim. Biliyorum yüzümü dahi görmek istemiyorsun ama inan ben artık bu şekilde devam edemem. Sen her ne kadar istemesen de ben seni çok seviyorum Ahsen, tahmin edemeyeceğin kadar çok." Gözlerimin dolduğunu hissederken Emre bana sarılmıştı. Tüm gücümle onu itmeye çalışsam da biraz gerilemişti sadece "Çek ellerini." Bir kaç adım gerileyip suratına baktım. Onun da gözleri dolmuştu "Aylardır benimle dalga geçer gibi konuştun! Şimdi gelmiş seni seviyorum diyorsun! Nasıl üzüldüğümüz görmedin mi Emre? Neden çıkıp benim demedin onca zaman? Sana defalarca salak gibi şans vermeme rağmen neden gizlendin?" göz yaşlarım akarken herkes sessizdi. Kızlara döndüm "Hepinizi biliyordunuz ve buna rağmen devam etmesine izin verdiniz. Siz nasıl arkadaşsınız? Ya her şeyi geçtim bir aydır mahvoldum ben! Hem Ateş'e olan duygularım hem beni salak gibi bırakması. Nasıl mahvolduğumu siz gördünüz! Buna rağmen izin verdiniz." Histerik bir şekilde kahkaha attım "Burda olanları romantik mi buluyorsunuz? Ne olacaktı, Emre bana açılacak bende ona sarılıp ağlayacaktım bunu mu beklediniz?" elimin tersiyle göz yaşlarımı sildim "Hep beraber yavaş yavaş beni dağıttınız, teşekkürler. Hayatımda gördüğüm en iyi arkadaşlarsınız."  Hızlıca dışarı çıkıp yürümeye başladım Emre'nin bağırmasını takmayıp yürüdüm. Sonunda yanıma gelip beni durdurdu "Ahsen bir dinle..." suratına yapıştırdığım tokatla sustu. "En başta sana bir şans vermem bile hataydı. Keşke seni hiç tanımasaydım." Emre bana pişmanlıkla bakarken caddeye doğru yürümeye başladım. Telefonumu çıkarıp rehbere baktım "Kimi arıyacağım ki?" Tam o sırada Kuzey beni aradı. Telefonu hızla açtım "Kuzey senden bir şey rica edebilir miyim?" "Ahsen sen iyi misin?" "İyiyim. Eğer müsaitsen belediye kütüphanesinin önüne gelir misin? Birisiyle konuşmaya ihtiyacım var." "Tamam geliyorum."

"Ben herkese gözüm kapalı güvenirken onların bana yaptığına bak." Kuzey ile kütüphanenin banklarından birine oturmuştuk. Her şeyi en baştan anlatmıştım "Bak Ahsen, her ne kadar Emre'den nefret etsemde doğruları söylemeliyim. O çocuk seni seviyor Ahsen, hem de çok." sinirli sinirli bakmaya başlayınca devam etti "hiç öyle bakma, haklıyım. Ayrıca her şeyin bir açıklaması varsa dinleseydin. Bak anlıyorum bir sürü şey senin için üst üste gelmiş, ondan dolayı kazık yemiş gibi hissediyorsun. Ama inan bana ne kızlar ne de Demir sana zarar verecek bir şey yapmazlar. Hele Emre ,asla." Ofladım "Sıla ve Demir ne zamandan beridir biliyordu. En azından beni uyarsalardı." Güldü "Ahsen çok dramatik düşünüyorsun. Emre bir ay önce karşıma çıksa ne yapacaktın? Kendin söyledin kafam çok karışıktı dedin. Bak herkes hata yapar hele ki o salak Emre daha çok yapar. Ama seni bilerek üzmez." Kuzey'e bakıp gülümsedim "Ne yapmalıyım peki?" "İçin soğuyacaksa biraz burnunu sürtebilirsin." Kıkırdadım "Bence biz iyi bir arkadaş olabiliriz." Kuzey kaşlarını kaldırdı "Olduk bile."

Eve gittiğimde kızlar binanın önüne oturmuştu, beni görünce ayaklandılar "Ahsen bak bir dinle." Elimi kaldırıp susturdum "Size karşı bir kızgınlığım yok. Ama şu an konuşmak için iyi bir zaman değil." " Nasıl kızgın değilsin?" Sıla'nın sorusuyla gülümsedim "yakın bir arkadaşım olaya dramatik bakmaktansa gerçekçi bakmamı sağladı." Zeynep bana sarılınca Sıla da sarıldı, ayrıldıktan sonra Zeynep konuştu "Sen gittikten sonra Emre baya kötü oldu. Bizi beklemeden çekip gitti."  "Umrumda bile değil, köpek gibi pişman olmadan onu affetmiyeceğim." Sıla elini omzuma koydu "Son bir aydır hiç iyi değil zaten, sen iyice soğuklaşınca Emre de kötüleşmeye başladı. Saldıracak yer arıyor manyak. Bence telefon aç konuş, bugün onun doğum günü. En azından bu kadarını ver ona." Biraz düşündükten sonra Emre'yi aramaya karar verdim. Ofladım "Neden yükselenim ikizler ki?!" Telefon çalmaya başlayınca hopörlere aldım, bir kaç çalıştan sonra açıldı "Ahsen." "Sırf aptalca davranıp beni üzme... ee şey aileni üzme diye aradım. Sana hala sinirliyim, ağzını burnunu kırmak istiyorum ama olayı dramatize etmeyip olgunca davranacağım. Yarın saat ikide otobüs durağının orda ol." Bir şey demesine izin vermeden kapattım. Sıla kahkaha attı "Süründürecekken randevu verdin?" " randevu filan vermedim, yarın elbise bakmaya gideceğimizi unuttun galiba. O sırada on dakikalığına konuşur yollarım." Umarım on dakika konuşup yollayabilirdim.
*
*
*
*
*
*
Çok uzun zamandır bölüm atmıyordum. Zaten bu bölümü de taslaktan çıkardım. Umarım beğenirsiniz, lütfen artık oy atın slşabaianqşajpanw hepinizi seviyorum öpüyorum byeee💋🧡

Venüs// TextingWhere stories live. Discover now