Özel Bölüm (1)

222 13 3
                                    

"Atlas hadi ama ablacım şunu da yesen de ben Emre'nin yanına gitsem." asla ağzını açmayan kardeşime bakıp ofladım "Allahım al beni ya, tam şu an al beni." bu sessiz ortamda telefonum birden çalınca hafif bir sıçış yaşasam da telefonu alıp açtım "Güzelim çıktın mı evden?" "Yaa çıktım hatta şu an uçuyorum. Annem Atlas'ı başıma bırakıp gitti, paşam asla yemeğini yemiyor. Ağlamama ramak kaldı gerçekten." ufak bir kahkaha sesi gelince sinirlerim iyice bozulmuştu "Anlattıklarım arasında komik olan neydi? Cidden onca derdimi anlatıyorum ve sen gülüyor musun?" "Ahsen bunlar dert değil ki. Alt tarafı bir kaç sorun, bu kadar stres yapma. Bekle birazdan yanına gelirim her şeyi ayarlarız." "Yok yok sen hiç zahmet etme, alt tarafı bir kaç sorunum ve ben böyle daha iyiyiz." Telefonu suratına kapattığımda derin bir nefes aldım. Elimdeki mamayı Atlas'a yedirmeye çalışırken mükemmel darbesiyle tüm mama saçıma ve yüzüme bulaşmıştı. Daha fazla dayanamayıp dolan gözlerimle ağlamaya başladım "Şu mamayı yesen ne olurdu Atlas? Neden yemiyorsun ya?" Atlas benim ağladığımı görünce neşelenmiş gülmeye başlamıştı. "Ulan bebek dediğin ağlayan birini gördüğü an ağlar. Bizimkisi elinde olsa göbek atacak. Bizim ailede yetişecek çocuk da anca bu kadar olur zaten." ben ağlamama devam ederken kapının çalmasıyla gidip kapıya baktım. Zeynep ve Demir gelmişti, Demir halimi görüp anırmaya başlarken Zeynep neden ağladığımı sorguluyordu "Ahsen noldu sana aşkım? Neden ağlıyorsun?" "Atlas mamasını yemiyor." Demir daha fazla gülmeye başlayınca Zeynep bir tane yapıştırmıştı. Ama ayı durur mu? Hala anırıyordu "Ahahaha gerçekten buna ahahahahaha buna mı ağladın? Yemin ederim malsın sen ahahahahaahhaha." Demir'in salaklıklarıyla iyice sinirim bozulmuştu. Zeynep'i içeri alıp Demir'in suratına kapıyı kapattıktan sonra salona geçip oturdum. Zeynep mutfağa gidip ıslak mendil aldıktan sonra yanıma gelip yüzüme ve saçıma bulaşan mamayı silmeye başladı. "Doğruyu söyle bakayım, neden ağladın sen?" "Bilmiyorum, çok uzun zamandır patlamaya hazır bomba gibiyim. Sanırım Emre'den ayrılacak olmam gerçeği beni bu hale getirdi." Sınav sonuçları açıklanalı ve bizim tercihlerimizi yapalı bir ay olmuştu, Emre ve benim puanım arasında da fark olmuştu. Sonrasında da aynı şehirde olamayacağımızı fark edip farklı yerleri yazmıştık. İlk başta bu kadar can yakıcı gelmiyordu, fakat on gün sonra okullar açılmaya başlayacak ve doğal olarak biz de ayrı kalacaktık. "Bir tanem konuşmuştuk biz bunları, hani bir sorun yoktu?" "Ufff demek ki bir yerlerde bir sorun varmış. Kazandığım yerden ve puanımdan gayet memnunun ama Emre ile dört yıl boyunca bu kadar uzak olmak nasıl olur bilmiyorum. Çok uzun zamandır onunla beraberim ve sanki onsuz hiçbir şey iyiye gitmeyecekmiş gibi geliyor." Kapının ısrarla çalınmasıyla Zeynep ayağa kalkıp kapıyı açtı. Demir'in yanında Anıl ve Sıla da vardı. Zeynep onlara ufak bir özet geçtikten sonra ben de sakinleşmiştim, kızlarla beraber saçlarımı yıkamıştık ve şimdi hep beraber bahçede oturuyorduk. "Belkide böyle olması sizin için daha iyi olacaktır." Anıl'ın konuşmasıyla ona döndüm "Nasıl yani?" "Belki de ayrı kalmak aranızdaki bağları daha da güçlendirecek, birbirinize daha da bağlanacaksınız." "O anca türk filmlerinde olur kanka." Demir'in dediğiyle bu sefer Sıla yapıştırmıştı kafasına "Şurda kızın moraline düzeltmeye çalışıyoruz salak salak konuşup adamı deli etme Demir." "Moral bozmak değil amacım sadece gerçekleri söylüyorum. Siz zaten birbirinizi hayvan gibi seviyorsunuz, uzak mesafe ilişkisiyle de gider sizin ilişkiniz. Hem İstanbul ve Ankara birbirlerine çok uzak değiller. Aşırı özlersen atlarsın hızlı trene iki saate yanına varırsın. Dert edip hem kendi canını hem de çocuğun moralini bozma." kapının çalmasıyla kalkıp kapıyı açtım. Emre'yi görünce kollarımı açıp boynuna sarıldım "Şu sıralar tutulma falan yok değil mi?" "Hayır tutulma filan yok, bu dengesiz hareketlerim benim salaklığım. Özür dilerim." kolları iyice belimi kavrarken omzuma öpücük kondurdu "Özür dilemene gerek yok hayatım, neden stres olduğunu anlıyorum. Ama kafamda kurduğum hiçbir şey olmayacak tamam mı? Biz hep beraber olucaz." kapıyı kapatıp içeri doğru yürürken hala sarılıyorduk birbirimize. "O nasıl olacakmış? On gün sonra Ankara'ya gidiyorum." gülümseyip yanağımı öptü "Sakin ol güzelim, ben sürekli yanına gelicem. Ayrıca Anıl ve Sıla da seninle olacak." bizimkilerin yanına geçtiğimizde Atlas'ı Demir'den alıp uyutmaya götürecekken kendini Emre'nin kucağına atmıştı. Ha bir de böyle bir durum vardı, Atlas Emre için neredeyse deli oluyordu. Gördüğü her an yanına gidebilmek için kendini parçalıyordu "Şu çocuğun bakımıyla yedi yirmi dört ben ilgileniyorum, bana bu kadar hevesle gelmiyor." sitemimle hepimiz gülmüştük. "Kaliteden anlayam bir bebek." Emre'nin yanağını öptüm "Egonu yesinler, madem meraklısın Atlas bey ile vakit geçirmeye. Uyutarak başlayabilirsin bu mükemmel aktiviteye." ayaklanırken elimi tutup beni de kaldırmıştı. Atlas'ın odasına girdiğimizde o sallanan sandalyeye oturmuş ben de onu izlemeye koyulmuştum. Yavaş yavaş sırtını okşuyor bir yandan da ninni mırıldanıyordu ve bunların hiçbiri ilk kez olmuyordu. Emre Atlas doğduğundan beridir kendi kardeşiymiş gibi sahipleniyor ve yardım ediyordu ve bir kez olsun bu durumdan şikayetçi olduğunu görmemiştim.

Venüs// TextingWhere stories live. Discover now