•To Hospital•

1.4K 88 61
                                    

"Bunu sen yapmadın,öyle değil mi?"

Göz devirdim. "Hayır. Annem yaptı."

Elindeki kurabiyeyi ağzına atarken mahçup bir ifadeyle gülümsedi.

"Sen yaptığında içi genelde sıvı oluyor hayatım,o yüzden yiyemiyorum."

Suratımı buruşturup taklidini yaptım.

"Hadi,artık yemeye son ver."

Dudaklarını büzdü. Kitap okumak için pozisyon almaya koyulduk. Sırtını duvara yasladı,kaldırdığı kolunun altına girdim.

"Daha iyi bir fikrim var," dedi. "Neden son günümüzü,anılarımızı anarak geçirmiyoruz?"

Kıkırdadım. "Bu senden çıktığına asla inanamayacağım bir fikir."

Dudağını ısladı. "Pekala,kitabı evde unuttum. Oldu mu?"

Başımı salladım. "İşte şimdi senden çıktığına inanırım."

Etrafımdaki kolunu daha çok sıkılaştırırken, ben de belini sardım. Üzerimizdeki battaniye dışarının soğukluğunu engellemeye yetmiyordu,ama sarılıyor oluşumuz işi kolaylaştırıyordu.

"Hatırlıyor musun," dedi. "Annen taşınacağınızı söylediğinde buraya kaçmıştık. Kaç yaşındaydık? 7 mi?"

Kıkırdadım. "Evet! Bu delilikti. Ama onu ikna etmemize yaradı. Hala burdayım."

Sırıttı. "Evet,ve ben burada olduğun için çok minnettarım."

Yanağına minik bir öpücük bıraktım.

"Parker," dedim. "Buraya Jane'i getirişini hatırlıyor musun? Onunla birlikte olacaktın, ben basana kadar."

Suratını buruşturdu. "Bu utanç vericiydi."

Kaşlarımı çattım. "Ve uygunsuz! Küçük bir kızın görmemesi gereken şeyler görmüştüm."

Omuz silkti. "Ev misafir doluydu ve onu oraya götüremezdim."

Göz devirdim.

"Bu her şeyi daha mantıklı kılıyor çünkü."

Etrafımdaki kollarını sıkılaştırdı. Suratı bu kadar yakınımdayken,Zayn'i düşünmeden edemiyordum. Aralarındaki benzerliği daha önce fark etmemiş olmam tuhaftı.

"Her şeyin böyle olacağını hiç tahmin etmezdim."

Tek kaşımı kaldırdım. "Nasıl?"

Dudağını ısladı. "Sen biriyle berabersin,artık eskisi gibi değiliz."

Gözlerimi kaçırdım. "Şu an kimseyle beraber değilim," dedim. "Ayrıca,istediğin her zaman yanındayım senin,bunu inkar edemezsin."

Başını iki yana salladı. "Ben hep beraber olmak istiyorum. Eskiden olduğu gibi."

İç çektim. "Parker,bu kesinlikle son günümüzde yapılmaması gereken bir konuşma."

"Pekala," dedi. Doğrulup bana döndü ve boğazını temizledi. "İlk öpücüğünü hatırlıyor musun?"

Yüzümü avuçlarımın arasına alıp konuşmanın utanç vericiliğinden kaçınmaya çalıştım.

"Parker,öpücük bile sayılmazdı."

Omuz silkti.

"Gayette sayılırdı."

Başımı salladım. "Pekala,söyle,nereye varmaya çalışıyorsun?"

Sırıttı. Kendini bana ittirip,dudaklarıma hızlı bir öpücük bıraktığında donup kalmıştım.

"İşte şimdi canlandırdık."

Vücuduna rastgele yumruklarımı atarken o gülüyordu. Lanet. Güçlü. Genler. Kollarını sıkıca belime sarıp,hareket etmemi engelledi.

Yüzü,yüzümün dibindeyken gelecek şeyi görebiliyordum. Dudaklarımızı birleştirdi,dudakları yavaşça benimkilerin üzerinde gezinirken hareketsizce durdum.

Kısa bir süre sonra alnını alnıma yaslanmış,nefesini düzene sokmaya çalışırken beni izliyordu.

"Bella..." ismimi milyonlarca kez söylemişti, ama ses tonu hiç böyle değildi.

"Haklıydı," dedim. Merakla beni süzerken dudağımı dişledim. "O haklıydı,biz arkadaş kalamayacağız...değil mi?"

Benden uzaklaşıp,elini saçlarının arasından geçirdi. Stresle ofladı.

"Bella,ne demeliyim? Hala ondan bahsediyorsun,senin için doğru olmadığını açıkça görmedin mi?"

Başımı iki yana salladım. "Bana doğru olanı göstermeye çalışıyordu,yaptığı şeyde bir yanlışlık yok."

Sinirle güldü. "Neden söyleyemedi o zaman seni sevdiğini?"

Buna ne diyebilirim,bilmiyordum. Ama zaten bir şey söylememe gerek kalmadan annemin sesini işitmiştim.

"Bella!"

Hızla ayaklanıp kafamı küçük camdan dışarı çıkardım. Tamam,geri çıkaramama ihtimalim çok yüksekti çünkü bu cam cidden küçüktü.

"Telefonunu neden kapattın? Nasıl ulaşacağım ben sana?"

Göz devirdim. "Nerede olduğumu biliyorsun zaten."

İç çekti. "Erkek arkadaşın seni görmek istiyor. Oturma odasında beklemesini söyledim."

Suratım heyecanla şekillenirken az önceki endişelerimden kurtulup kafamı camdan içeri soktum. Parker ayaklanmış,elleri ceplerinde bana bakıyordu.

"Gidiyorsun,ha?"

Gözlerimi kaçırdım.

"Parker,seni çok seviyorum. Ama..."

Başını salladı.

"Biliyorum. Git ve erkeğinle barış,tamam mı?"

Suratındaki gülümsemeyi gördüğümde büyük bir rahatlamayla kollarımı boynuna sardım.

"Öyle yapacağım!"

Merdivenlerden aşağıya inerken heyecandan bacaklarım titriyordu,son basamakta arkama dönüp ineceğim yeri kontrol etmeye çalıştım. Ama bunun yerine onunla göz göze gelmişti.

"Zayn!"

Sırıttı. "Isabel."

Merdivende olduğumu unutup ona sarılmak için hareketlenmiştim,fakat popom zeminle kavuşmuştu.

"Zayn!"

Adını acı dolu bir çığlıkla seslenirken,bacağımı ovuşturuyordum.

Yanıma eğilip telaşla beni kontrol etmeye koyuldu.

"Isabel,yemin ederim hint dram dizisi içinde yaşıyorsun. Önüne neden bakmıyorsun amına koyayım?"

Gözlerimi yumup dişlerimi sıktım.

"Neden salonda beklemiyorsun? Buraya gelmen şart mıydı?"

Beni kucağına aldı. Kollarımı boynuna sardım.

"Harika," dedi. "Bu gece kesinlikle planladığım gibi gitmiyor."

Başımı omzuna yaslayıp gözlerimi yumdum. Suratımdaki gülümsemeyi silemiyordum.

"Nereye gidiyoruz?"

İç çekti.

"Hastaneye."

...

A favor // Z.MHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin