1. Bölüm - Başlangıç

2.5K 189 342
                                    


Bu hikayede geçen Türk Devleti'nin ismi dahil birçok şey tamamen benim hayal ürünümdür. Hikayede yaşananların hiçbirisi gerçek olaylarla ve kişilerle ilişkili değildir. Herhangi bir ırkı kötülemek veya güzellemek gibi bir amaç gütmüyorum, hikayedeki her şey tamamen alternatif bir evrende, benim hayal alemimde geçmektedir. Tarih hakkında pek bilgim de yok. Yazım ve ifade dilim de kendi halinde o yüzden. Bunları bilerek okursanız çok sevinirim. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalaar. 


"Saygıdeğer Kağan Yibo, sizi burada görmek ne güzel." Elini kağana doğru uzatırken konuşmaya devam etti. "Teklifimi kabul etmenize çok sevindim."

İmparator Xiao'nun cana yakın bir ses tonuyla kurduğu cümle üzerine kağan gülümsedi ve kendisine uzatılan eli güçlü parmaklarıyla sıktı. "Dostluk bağlarımızı kuvvetlendirmek dileğiniz bizi de sevindirmiştir değerli İmparator Xiao. Şüphesiz Çin'le Iraz Devleti'nin arasında oluşacak dostluk bağı, nicelerinin kötü emellerine de engel olacaktır."

İmparator içten bir şekilde güldü. "Öyle, öyle tabii." Önceden hazırlanmış büyük yemek masasına doğru kağanı yönlendirdi. "Buyurun. Sizin ağzınıza layık olması için yemeklerin hazırlanmasıyla özellikle ilgilendim."

"Misafirperverliğiniz her zaman olduğu gibi harika."

Kağanın alaylı bir ses tonuyla kurduğu cümle, imparatorun gerginlikle gülümsemesine sebep oldu. "Kıymetli dostum, eski ve kötü günleri hatırlamamıza hiç gerek yok." Kağanın yerleşmesini bekledi ve daha sonra dizlerinin üzerine, yemeklerin yanına çökerken devam etti. "Zira yaptığınız pek hoş bir ziyaret sayılmazdı." Bir el hareketiyle yanında bekleyen sadık erlerinden birisini çağırdı. Er, kağanın önündeki yemeklerden birer kaşık tattı, güven ortamı sağlandı ve kenara çekildi. "Artık çok değerli dostlar olma yolunda ilerliyoruz, burada bulunma amacınız da en nihayetinde bu sanıyorum."

"Öyle ya." Kağan, önündeki tabağa konulan pirince uzandı. "Afiyet olsun."

Yemek ve devletlerin politikaları hakkında geçen konuşmalar arasında, bulundukları odanın kapısı hafifçe vuruldu. İmparator hemen yanındaki hizmetliye bir baş hareketi yaptı. Genç adam kapıya ilerledi, araladı ve imparatora bildirdi. "Prens Xiao Zhan, efendim."

"Ah, oğlum." İmparator açıklama ihtiyacı duyarak kağana bakmıştı. Başını yeniden kapıya çevirdi. "Girebilir."

Prens ağır ve zarif adımlarla içeri girdi. Misafirin önünde saygılı bir şekilde ellerini önünde birleştirdi, eğildi ve ardından babasına döndü. "Beni görmek istemiştiniz, imparator."

Kağan karşısındaki uzun ve ince gencin selamını bir baş hareketiyle kabul etmeden önce lapalığına henüz alışamadığı pirinci zorla yuttu. Bakışları prensin yüzüne dönmeden önce, gözleri onun zarif ama güçlü parmaklarına takıldı. Yetenekli her bir asker, onun ellerine sadece bakarak bile kılıç ve yay kullanmada oldukça iyi olduğunu söyleyebilirdi. Sonra bakışları, prensin yüzüyle buluştu.

Prens Xiao Zhan Çin'de güzelliğiyle ve yetenekleriyle bilinen bir prensti. Kağan öncesinde abileri ve erkek kardeşleriyle tanışmış, fakat onunla bireysel olarak tanışma fırsatına erişememişti. Prensin biçimli kaşları, gizemli ve duygu dolu bir ışıltıya sahip gözleri, düzgün bir burnu ve biçimli dudakları vardı. Dudağının hemen sol alt köşesinde ve burnunun kenarında benler vardı. Prensi gören diğer tüm prensesler ve hanımlar, bu yüze bir kez olsun yakından bakabilmek için deli olurlardı.

Bunlar şimdiye kadar kağanın gözlemledikleri ve duyduklarıydı. Kendisi, karşısındaki adamın duyduklarından fazlası olduğunu hissediyordu.

CasusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin