8. Bölüm - Öçeş

818 146 87
                                    

*Öçeş: Yarış

-

Pazar yeri, Xiao Zhan'ın Çin'den de aşina olduğu bir kalabalıkla sarılıydı. Çocuklar tezgahların arasında koşturuyorken büyükleri ürünlerini satıp bir yandan göz ucuyla onları kontrol ediyordu.

Tezgahların kimisinde yemekler, meyveler, sebzeler vardı. Kimisi ise el emeği olan süs eşyalarıyla, mumlar, tütsüler, tabak ve çanaklarla doluydu. Yibo her tezgahın başında duruyor, satıcısıyla konuşuyor, Xiao Zhan'a bir isteği olup olmadığını soruyor, mutlaka bir şeyler alıp haddinden fazla parayla ödeme yapıyordu. Babasıyla konuşurken hep kılıcında olan, hayır, kendi devletinde sadece onun karşısındayken kılıcının kabzasından çektiği eli, halkının karşısında beline hiç gitmemişti. Xiao Zhan'ın kısa sürede, farkında dahi olmadan alıştığı bu güven duygusu, halkının ezelden aşina olduğu bir duygu gibi görünüyordu.

Bir çiçek tezgahının önünde durduklarında onun dikkatle gül fidanlarını incelediğini gördü. Genç kağan bir süredir eğdiği başını kaldırıp orta yaşlarını biraz geçkin satıcı kadına baktı. "Börte eke, ak olanlarından da koydun mu? Burçak, ben ak isterim, kızılları ablam alsın, dedi."

*Eke: (insan ve hayvan için) görmüş geçirmiş, deneyimli, olgun, anaç, yaşlı, usta, büyük, yetişkin.

Börte kadın başıyla kağanı onaylayıp bir başka kasayı kağanın önüne yerleştirdi. "Bunlar ak güller hakanım."

Yibo bir süredir yaptığı gibi dönüp Xiao Zhan'a, "Buradan bir isteğin var mı?" diye sordu. Yanlarında dikilen Atılay'ın öksürüğüyle ifadesi biraz değişti. Xiao Zhan yanlış mı gördü bilmiyordu ama, kağanın kulakları biraz kızıl bir ton almıştı. Yibo, "Börte hatun devletin en iyi şifacılarındandır. Şifalı bitkileri de bol. Şifalı bitkilerden istediğin var mı?" diye gergince mırıldandı.

"Gül al Yibo." Derken hınzır bir ifadeyle gülümsedi Atılay. "Ama Burçak ve İlbilge duyması-"

Xiao Zhan'ın bakışlarının sinirle kendisine döndüğünü görerek sustu.

Yibo gül ağacı fidanlarıyla dolu kasaları da askerleriyle birlikte yük atlarına yerleştirdi. Bir an sonra kulağının kızıllığı gitmiş, başından beri sahip olduğu mutlu ifade yeniden yüzüne yerleşmişti. Xiao Zhan'ın yanına geçip yeniden yürümeye başladı. Pazarla ilgili bir şeyleri anlatırken Xiao Zhan onun beyaz dişlerini çevreleyen pembe, biçimli dudaklarının sarıldığı mutlu ifadeye baktı.

Geçip gittikleri tezgahlardaki insanların, "Kağanımız bugün çok mutlu.", "Aşnu (önce) çok kötüydü! Tanrı bir daha göstermesin!" gibi cümlelerle fısıldaştıklarını duydu.

Atılay da bunları duymuş olmalıydı ki, Xiao Zhan'ın durmaksızın konuşan Yibo'yu dinlemeyi bıraktığını fark ederek prensin kulağına eğildi ve, "Siz burada olduğunuz için." Dedi.

Xiao Zhan kulağını dolduran sesle irkildi. Bakışları odağını yitirip Pazar yerinde gezinirken Atılay'ı ve söylediklerini görmezden gelip Yibo'nun hemen yanında dikilerek yürümeye devam etti.

Yüzüne dönen her bakışta farklı bir duygu vardı. Kimisi hala öfkeli, kimisi korkulu, kimisi şaşkın, kimisi meraklı binlerce duygu Xiao Zhan'a uzanmıştı. Bazı küçük erkek çocuklarının gizlice yanına gelip kendisiyle boy ölçme yarışına girdiklerini fark etti. Bakışları kendisiyle buluşunca utanarak kaçan çocuğa, "Bol bol ye." diye seslendi. Gülümseyerek önüne döndüğünde, Yibo'nun gözlerinin adını koyamadığı bir duyguyla kendisini izlediğini gördü. Kahverengi, keskin gözler onunkilere değdiği gibi toprak yola dönmüş, olağan, puslu ifadesine bürünmüştü.

CasusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin