2. Bölüm - Ok ve Yay

1.1K 167 209
                                    


"Ne?"

Başta Prens Zhan ve imparator olmak üzere herkes hayretler içinde kalmıştı. Odaya yayılan soğuk, açık salon kapısından değil, kağanın biraz önce kurduğu cümlelerden geliyordu. Prensin öfkeyle tepki vermesi bile birkaç dakika sürmüştü. Herkes gibi o da donakalmış, cümlelerini idrak etmesi için bir süre gerekmişti. İmparator, oğlunun öfkelenip saygılı konuşmayı, sesinin tonunu ayarlamayı unutmasına kızamadı.

Kağan, prensin elinin öfkeyle beline gittiğini gördü. İmparator öne atılıp ona engel olmak üzereyken kağan kolunu uzatarak imparatoru durdurdu ve prense doğru ilerledi. Prensin bir eli kılıcının kabzasındaydı, diğer eli uyaran bir şekilde Yibo'ya doğru uzanmıştı. "Sen... Ben..." Cümlelerini toparlamak için nefeslendi. Öfkesi bakışlarından, sesinden, hatta parmak uçlarından taşıyordu. "Ben senin dostun değilim! Saçma şakalarını babama yap."

İmparator nispeten kendine gelmişti. O da kağanın şaka yapıyor olabileceğini düşünmüştü. Buna rağmen oğlunu üslubundan ötürü uyardı. "Prens Zhan!"

Kağan onun saygısızlığına aldırmamış gibiydi. Tam aksine, içten bir tonla konuştu. "Evet, dostum değilsiniz." Prensin kendisine uzattığı işaret parmağının tenine değmesine birkaç santim kalana kadar yaklaştı. Bakışları ciddiydi. "O yüzden size şaka yapmıyorum. Sizinle ilgili şaka da yapmam. Eşim olmasını istediğim birisiyle ilgili asla şaka yapmam." Düşünceli bir ifadeyle duraksadı. "Tabii, eşimle şakalaşmayı da isterim. Dilerim şakalaşmaktan hoşlanıyorsunuzdur." Yeniden duraksadı. "Dilerim size eş olmak düşümü gerçekleştirirsiniz."

Kağanın yanında gelen sadık arkadaşlarıyla birlikte herkes hayret içinde dinlemeye devam ediyordu. Arkadaşları biliyordu, kağan evlilik gibi bir konuda şaka yapmazdı, ama bir erkeği eş olarak seçeceğini de hiçbir zaman düşünmemişlerdi.

"Sen..." Prens bakışlarını daha fazla karşısındaki adamın derin bir ifadeyle sarılı gözlerinde tutamayacaktı. Bu nedenle kağanın yanında gelen arkadaşlarına döndü. Kendisiyle alay ediyor olmalıydı. "Bu adam neler söylüyor? Devlet başkanınız bir deli mi?"

"Prens Xiao." Kağan, karşısındaki adamın özenle dizilmiş kirpiklerle çevrili gözlerinin kendisine dönmesini isteyerek, onun bakışları tenine değene kadar konuşmadan bekledi. "Düşünmenizi ve bir cevap vermenizi bekleyeceğim. İstemediğiniz hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsiniz." Bedenini ve çenesini hafifçe imparatora çevirse de, bakışları prensin olduğu noktada takılı kalmıştı. "Fakat herkesin bilmesini isterim ki, bu salonda evlenmek dileğinde bulunabileceğim başka hiç kimse yok."

***

Prens, babası geniş ve büyük makamında otururken odada volta atıyordu. "Mümkün değil. Mümkün değil!"

"Şaka olmadığına gerçekten emin miyiz?"

Kuzeni Cheng hafif eğlenir ama bir yandan ciddi bir ses tonuyla konuştuğunda Zhan umut dolu bir ifadeyle babasına döndü.

"Değiliz. Değil mi, baba?"

İmparator derin düşüncelere dalmış gibiydi. Kendisinden bir cevap beklendiğini fark ederek oğullarına ve yeğenlerine baktı. "Ciddiydi."

"Delireceğim. Gerçekten delireceğim."

Zhan kendi kendisine sinirle yürümeye devam etti. Abisi, Prens Xuan konuşmak için öne atıldı. "Ne yapacağız peki? Hui'yi seçeceğinden emindik, fakat kağan, Zhan'dan başkasını istemediğini açıkça dile getirdi."

Babası hala düşünceli bir ifadeyle Zhan'ı izlerken, diğerleri kendi aralarında konuşmaya başlamışlardı. Xiao Zhan ise emindi. Tabii ki bu durumda yapacak bir şey yoktu. Evlilik bağını unutmak ve başka bir yol bulmak zorundalardı. Belki savaşırlardı? Başka bir devletle müttefik olabilirlerdi.

CasusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin