18

21.7K 1.4K 615
                                    

Selam!

Yepyeni bir bölümle karşınızdayım.

Önceki bölümlerin oyları Konak denizi gibi dalgalı, biri yüzlerde biri beşyüzlerde. Oy vermeyenler verirse sevinirim.

Neyse başlayalım, oy ve yorumlarınızı esirgemezseniz sevinirim.




Biraz aceleci davranmış, kimsenin benimle pek konuşmasına izin vermeden gitmiştim.

Çünkü, eğer sorsalardı... ağlardım.

Ve ben kimsenin karşısında ağlamak istemiyorum. Güçlüyüm kendime diyorum, ama onu gördüğüm her saniye eski anılarım canlanıyor gözümde, tabi anı denirse...

Yine kimsenin önünde ağlamak istemiyorum. Diyorum ki kırılmam, ama o kadar kırdılar ki. Gerçekten belki diyorum, aile olabiliriz. Çünkü gerçekten ihtiyacım var, kaç yıldır eksikliğini çekerken şimdi önümde şans var ama bazı şeyler de itiyor. Mesela Yıldırım, gözleri sevgiyle bakıyor. Ayırt edemiyorum, acaba bu da yalan mı diye. Diğerleri, belki de anlatmasam devam edecekti bilmiyorum ki.

Şöyle iyisinden şampuan kokusu eşliğinde hıçkıra hıçkıra ağlamak iyi gelecek sanırım.
Odama geçip kapımı kapattım, kendime pijama seçip banyoya gittim. Onları bir kenara koyup üstümü çıkardım ve suyun altına girdim, sıcak su titreyen bedenimi rahatlatırken gözyaşlarım da rahatlamış olacak ki kendini akıtmaya başlamışlardı.

Gerçekten yoruldum. Sokağa çıkıp 'DuRdUrUn DüNyAyI İnEcEk VaR!' diye bağırmak istiyordum, kafama yiyeceğim domatesleri hesaba katmazsak.

Çikolatalarım gitmişti, benim için para önemliydi. Babamın kanalizasyon çukurundan çıkmıyordu. Zaten bir babam da yoktu...

Bugün Efe'ye ablalık yapmam sonra fanfini fonfon olacağım anlamına gelmiyordu. Eskisi gibi neyse o olacaktım, davranışlarımın gayet normal olacağını biliyordum.

Ama haklı olduğum bir konu vardı, şu bahçeye bir domates salata ekmeliydik!

Daha fazla su tüketirsem faturanın çok geleceğini anlayıp suyu kapattım, zaten biraz daha kalsaydım derim eriyecekti sıcaktan!
Üstümü giyinip sarsak adımlarla yatağa ilerledim.
Çok halsiz hissediyordum, sanırım ölüyorum.
Odamda su görmememle, ki olsa da içilir mi o da ayrı bir muamma, mutfağa gidecekken adım atacakken durdum. Atamadım ki!

Üf, ölümümü böyle düşünmemiştim! Sürüne sürüne ölüyorum bildiğin...

Yatağımın kenarında olan telefonumu elime aldım. Gelince oraya koymuştum. Yorganın altına girerken Sarp'ı aradım.
"Alo, efendim Yaprak. Bir şey mi oldu!"

"Sarp, bir şey olsa zaten şimdiye ölmüştüm çenen yüzünden! Neyse, ama cidden ben galiba ölüyorum. Buradaysan gel bi bak."

"Tamam, daha gitmemiştik. Geliyorum!" dedi.

Telefonu kapattıktan sonra aşağıda bir gürültü kopmaya başladı. Ulan Sarp!
Şu anda bir ordu ayaklanmadıysa ben de Yaprak değilim, benim için yapıyorlar bu arada!

Birkaç saniye sonra kendimi hafiften kaybetmişken kapıdan gören Yıldırım'ı gördüm.

Cevap verdiğim sırada benim kafam çoktan üçyüz beşyüz olmaya başlamıştı...

Yazar'dan: (Selamm)

Yaprak'ın kendini betimleyemeyeceği kadar kafası üçyüz beşyüz olmuşken, durum bana düşüyor.

Yaprak KızWhere stories live. Discover now