22

16.8K 1K 354
                                    

|Multi: Uzunlar-V1|

Selam!

Yeni bölümle karşınızdayım.

Keyfimin kahyasının önerisiyle yeni kurguya başlamaya karar verdim. İlk bölümü bugün 12.30'da yayınlayacağım.

Ama buraya yine her gün yeni bölüm gelecek.

Neyse biz başlayalım, oy verip yorum atarsanız çok sevinirim...


Yıldırım'ın söylediğinden sonra birkaç dakika sessizlik olmuş, ardından Arda konuşmaya başlamıştı. Bakışlarını Sarp'a dikmesiyle yeni kurbanın o olduğunu anladım.
"Sarp, askere gittin mi sen?"

Benim ağzımdan bilinçsizce 'oha' çıkarken Sarp dikelip konuşmaya başladı "Hayır, siz benim yaşımdayken mı gitmiştiniz?" dedi. Tamam, böyle bir çıkış görmedim...

O susarken Can konuşmaya başladı. Umut abiye "Yaşıtız biz seninle, iyi anlaşırız da. Ne yapıyorsun iyi misin?" dedi. Ama bu daha çok arkadaşlık teklifi gibi değil de savaş öncesi antlaşma imzalayan kara Bizanslılar gibi söylemişti.

"İyiyim sen?" dedi Umut abi rahatça.
"İyiyim ben de, malum Yaprak da var. Daha iyi oluyoruz hepimiz." dedi. Şimdi anlaşıldı senin sıkıntın...
Diğerleri hemen gülümseyip onaylar anlamda başını sallarken Mirza amca ve ben hala gülmemek için kendimizi sıkıyorduk.

Sevim teyze başını iki başını sallayıp konuşmaya başladı "Ya bir şey demeyeyim diyorum koca adamlarsınız ama," tüm bakışlar ona dönmüş merakla bakıyorduk.

"O gün geldiğinizde evi çok kirletmişsiniz. Akşam akşam iki saat temizlik yaptım sizin yüzünüzden." dedi. Kadın haklı.

"Özür dileriz efendim ama tutamadık işte Kaan'ı." dedi Mirza amca. O gün orada olmamasına rağmen durumu kurtaran yüce insan. Gel alnından öpeceğim!
Sonra da Kaan Bey'i dürtüp özür dilemesini bekledi. O da mırıldanarak "Özür dilerim." dedi.

"Sorun yok da demiş olayım yani." dedi tersçe.
Biz Sarp'la ikimiz "Yalan." dedik yine. Sevim teyzeyi çok iyi tanıyorduk be büyük ihtimalle onlara karşı büyük bir kin besleyecekti...

"Şey ben köpekle biraz bahçede oynayacağım kimse gelmesin" dedim. Köpek olan Köpek'le oynarken bizden başka birinin olmasından nefret ederdim. Onlar da onaylayıp önlerine döndüler. Bahçeye çıkıp "Neredesin lan it?" diye bağırdım.

Havlayarak yanıma gelmesiyle "Aferin köpke." dedim. Eğitiyorduk sonuçta...

O soğuk gecede Soydan Malikanesi:

"Şimdi terslemeden bizi dinleyin. Bizim buraya asıl gelme amacımız Yaprak'ı tanıtmak. Onun size anlatmadığı yerlerden, hobilerinden filan bahsedeceğiz. Yaprak bunlardan hayatta bahsetmez, belki bizim de dememiz yanlış ama görüyoruz hepimiz durumları. Belli etmese de Yaprak çok mutsuz..." diye başladı Hakkı bey söze.

"Biz onunla tanıştığımızda Yaprak 4 yaşındaydı. Parktaydık, Yaprak da oradaydı tabi böyle tırmanılan hasır ipler vardır ya oraya tırmanıyordu. Ama hep düşerdi, kimi zaman yüksekten düştü kimi zaman alçaktan... Sürekli uyardık onu, inat etti hep çıktı. Sonunda başardı ama. Sorduk neden bu azim filan diye, babası öğretmiş. Bir şeyi istiyorsa ne olursa olsun pes etmemesi gerektiğini öğretmiş. Ama Yaprak bunu bazı yerlerde inat olarak kullanabiliyor. Yani diyeceğim şu ki, Yaprak'ın üzerine gitmeyin. İnatçı bir kızdır. Sonra, neşelidir, her zaman espri yapar. Tabi bunların çoğu soğuk esprilerdir ama siz yine de gülün, kendini değerli hisseder. Çok yemek yer, sizi batırsa batırsa oradan batırır. Haksızlığa asla gelemez, ezilmeye, kısacası kötü olan tüm duygulara... O yüzden sizi zor affedecek ama biliyorum yakın. O da artık sevilmek, kendini değerli hissetmek istiyor." dedi. Herkes tüm odağını vermiş onu dinliyordu.

Yaprak KızWhere stories live. Discover now