26

13K 1K 355
                                    

Merhaba!
Hoş geldinizzz

Bir günde iki kitaptan da bölüm atıyorum beynim yandı! Bir ara Yaprak Asya'nın dayısı filandı hatta.

Neyse, diğer kitabımdan birinci bölümü de yayınladım, oraya bakmayı unutmayın...

Bir de oy verip yorum atarsanız çok sevinirim.

Baş-La-Ya-Lım!

Yıldırım Soydan'dan:

Yaprak yoğun bakıma alınmıştı, biz de işlerinin bitmesini bekliyorduk.

Ameliyat esnasında gerçekten çok korkmuştum ama belli etmemiştim çünkü toparlamam gereken kardeşlerim vardı.
Hep böyle olmuştu zaten, başımıza ne kadar kötü olay gelirse gelsin en çok ben yıpransam da en güçlü görünür ailemi toparlardım.

Burada da öyle yapmam gerekiyordu ama biliyordum, kendimi yalnız bulduğum an patlayacaktım...

Bir an önce Yaprak'ın sesini duymak istiyordum. Gerçekten sadece iki ayda bağlanmıştık ona, onsuz zaman geçirmemişiz gibi hissediyorduk. Yaprak bizim ailemiz olmuştu...

Şimdi de yokluğunda büyük sessizlik vardı. Şaka yapardı, laf sokardı... Evet, laf sokmasından bile keyif alırdık.

Hayatımızın tam merkezine girmişti anlayacağınız, şimdi de çıkma korkusuyla doluydu içimiz hepimizin...
Umarım en kısa sürede kavuşurduk.

"Hah, Yıldırım! Nasıl oldu, durumu ne?" diye bir ses geldi. Umut'lar gelmişti.
"Kaza yaptı, araba çarptı." dedim güçlükle. Söylemesi bile zordu.

"Nasıl araba çarpar ya! Neredeydiniz siz? Küçücük kız, aklım almıyor!" diye bağırdı Umut'un annesi, Sevim'di sanırım.

Hakkı amca kolundan tutsa da ben anlayacağımı anlamıştım, haklıydı. O kadar adam koruyamamıştık küçücük kızı...

"Nerede şimdi?" dedi Sarp titreyen sesiyle.
"Ameliyata alınmıştı, ama şu an durumu iyi. Kaburgasında ve bacağında ezikler varmış. Ayrıca boğazında çok derin olmasa da kesik var ve karın boşluğunda iç kanama varmış. Şimdi durumu iyiymiş ama denetim için yoğun bakımda tutacaklar." dedim.

Sarp arkasındaki sandalyelerden birine çökerken yanına Bulut geldi.
"Sarp,"
"Efendim."
"Sahip çıkamadık değil mi ona?" dedi hüzünle.

"Yaprak'ın bir sahibe ihtiyacı yok! Dikkatsizdir zaten o, anlık hareket eder. Deme öyle." dedi Sarp yere bakarken.

Bulut da ona dönüp "Öyle mi dersin?" dedi. Sarp da kafasını sallayınca birbirlerine sımsıkı sarıldılar. Herkes buruk bir tebessümle baktı onlara, bende dahil.

Yaprak'ın kapısının açılmasıyla oraya döndük. Bir doktor ve iki asistanı çıkıyordu anladığım kadarıyla.

"Hastamızı ayarladık, durumu şu anlık gayet iyi, eğer böyle devam ederse emin olduktan sonra uyandırabiliriz. Geçmiş olsun." dedi. Tam gidecekken durdurup "Görebilir miyiz?" diye sordum.

"Misafir girişi yasak ama camdaki perdeyi açayım, öyle görebilirsiniz." diyip geri odaya girdi.

Perdeyi açmasıyla onu gördüm, gördük...
Hala çok tatlıydı, ama her yerinde kablolar vardı. Bu bende olduğu gibi herkeste olmuştu galiba, çünkü yerlerine geri geçmişlerdi. Tiksindiğimizden değil, Yaprak'ı öyle görmeye dayanamadığınız için...

"Bu cihazlar?" dedi Duman.
"Biri monitör zaten, kablolardan biri seruma, diğeri de kan torbasına bağlı. İç kanaması geçirdiği için kan takviyesi gerekiyor. Bir diğeri de Enteral beslenme pompası. Ağzından geçen o, boğazında kesik olduğu için besinler kablo yoluyla oradan mideye gidiyor. Tabi çok zorlamak da istemediğimiz için sıvılaşmış besinler. Neyse, geçmiş olsun." diyip gitti doktor.

Yaprak KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin