21.Bölüm•

22.9K 751 94
                                    

İyi okumalar

Gece neyse ki Andrew'in bana ayırdığı odada kaldım.Utançtan zaten yüzüne bakmak istemiyordum.

Şimdi ise ona eşyalarımı almam gerektiğini söylemek için yanına gidiyordum.Artık okula gitmeliydim.
Sabah Vanessa gelmiş kahvaltıyı çoktan hazırlamıştı.
-Andrew?
Tabletinden kafasını kaldırıp bana baktı.
-Benim eşyalarımı almak için eve uğramam gerekiyor.

Bir yandan da yüzüne değil etrafa bakınıyordum.
-Tamam birazdan çıkarız.
Kafamı sallayıp geri merdivenlerden üst kata çıktım.

Gece adamın boynuna yapışırken bir şey yoktu ama.
Ama o an hislerime karşı gelemedim.
O zaman şuan da utanman çok mantıksız.
İç sesimle kavgayı kesip banyo da oyalandım.

Saçlarımı tarayıp serbest bıraktım.
Bakışlarım boynumda ki kızarıklığa  giderken gözlerimi büyüttüm.
Al işte.
Nasıl kapatacaktım ki şimdi bunu?
Odaya bıraktığım  ceketimi alıp sonuna kadar çektim ve kapüşonlusunu boynumu kapatsın çabaladım.
Az çok kapanmış gibiydi.
Yanımda fular falan yoktu tabi.

Saçlarımla kapatabilirdim ama hava rüzgârlıydı.
Banyodan çıkıp aşağıya indiğim de Andrew'in beni beklediğini gördüm.
Dudağımı ısırarak yanına gittim.
Bana sorarcasına  baktığını biliyordum ama umursamadan evden çıktım.

Şimdi ona bunu açıklayarak daha çok utanmak istemiyordum.
Arabaya bindiğimiz de bana döndü
Kaşları çatık bakışları sinirliydi.
-Bir sorun mu var?
Kafamı iki yana sallayarak ona döndüm.
-Yo hayır.Sadece üşüyorum..Hava soğuk.
Emin olamasa da kafasını sallayıp önüne döndü.

Arkama yaslandım ve yolu izlemeye başladım.Sessizlik gerçekten insan için bazen huzurlu olsa da bazen de sinir bozucuydu.
O sırada Andrew'in telefonu çalmaya başladı.

Yanıma koyduğu telefonuna istemsizce gözüm kaydı.
Mia Madre.
(Annem)
-Sen açsana.Şuan araba kullanırken beni sinirlendirecek bir şeyler söylemesini istemiyorum.
Hâlâ çalan telefona baktım.
-Ben mi?Ne diyeceğim ki?
Dudaklarının kıvrıldığını gördüm.
-Türkçe konuş yeter.

Ne alakaydı?Daha fazla sorgulamayıp Israrla çalan telefonu dayanamadım ve açtım.
-Andreww!
Karşıda ki kadının sesi sinirli geliyordu.Bir an ne diyeceğimi bilemesem de sonunda konuştum.
-Kusura bakmayın şuan Andrew müsait değil.
Andrew mi?Ciddi misin Beste.Insan Bay Celanto falan der.
Kadın bir anlığına duraksadı.Andrew bana türkçe konuş demişti ama kadın biliyor muydu ki?
-Siz kimsiniz?
Kadının da türkçe konuşmasıyla şaşırmıştım.Hatta bir an düşündüm Türk olabilir mi?
Bu arada soruya nasıl cevap verecektim.Ben kimdim ki?

Andrew'e baktığım da düz bir şekil de yola baktığını gördüm.
En iyisi bir şey sallamaktı.
- Ben onun asistanıyım.
Oha ne alaka kızım.
Ne bileyim aklıma başka bir şey gelmedi.
Andrew'in bakışlarının bana döndüğünü hissetsem de kafamı cama doğru çevirdim.
-Öyle mi?
Kadının inanmadığı açıkça belliydi.Neden inanmamıştı ki?Andrew dediğim için mi?
-Andrew nerede peki?
-Toplantı da.
Aslında çok mantıklı yalanlar uydurduğumu fark ettim.İnanması gerekirdi.
-Telefonu neden sende?

Akıllı kadın.Sonuçta beni değil adamı aramıştı.
-Masasında unutmuş.
Dedim sabırlı ve sakin bir sesle.
Kadın oğluna gerçekten çok düşkün olmalıydı.
-Anladım... çıkınca beni aramasını söylersin.
-Tabi efendim dedim gülümseyerek.
Sonunda kapattığımız da yüzümde ki sahte gülümsemeyi sildim.

Bir anda duyduğum kahkaha sesiyle şaşkınlıkla ona döndüm.
Ne yani Andrew gülüyor muydu?
Bana bakan yoğun kahvelerinde ki ışıltıyı görmem açıkçası hoşuma gitmişti.
-Asistan ha?
Bende onun gülmesiyle istemsizce sırıttım..
-Ne yapayım aklıma başka bir şey gelmedi.

Mafya ve Hacker +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin