42.Bölüm

12.7K 574 81
                                    

İyi okumalar.♡

Arkamda ki sıcaklığa dönecekken Andrew buna izin vermedi.Hafifçe kafamı kaldırdım.
Gergin yüz hatları görüş açıma girerken gözleri arkamda ki patlamadaydı.Gözlerine yansıyan alev onu daha da ürkütücü gösterirken çok yorgun olduğunu anladım.
O mu daha sıkı sarılmıştı yoksa ben mi bilmiyordum ama ayrılmak dahi istemedim.

Nefesimi verdim.Gözümden bir iki yaş daha düştü.
Bakışlarını indirdi ve bana baktı.
Bana baktığında aklıma şu yaşadıklarım gelirken yaptığım berbat şey de geldi.
Yüzümü buruşturdum.
-Andrew..Babam...
Hıçkırıklarım konuşmama izin vermedi.
Belimde ki eli yüzüme gitti ve gözlerinde duvarlar inmiş bariz hüzün ortaya çıkmıştı.
-Senin hiçbir suçun yok Beste.Özür dilerim, özür dilerim seni koruyamadım.
Dişlerini sıkarak konuşurken ses tonunda ki büyük pişmanlığı sezmiştim.

Onu suçlayamıyordum.Ne zaman Andrew'i böyle görsem yelkenleri suya indiriyordum ki şuan birini suçlamak babamı bana geri getirmeyecekti.
Göz yaşlarımı zar zor sildim.
-Gidelim buradan.
Arkamda ki görüntüye bakmama izin vermedi ve beraber arabaya doğru ilerledik.
Andrew diğer eliyle telefonunu çıkardı.
Bir numarayı tuşlayıp kulağına götürdü.
-Bütün binaları patlat.

Sonrasında karşı tarafı dinlemeden telefonu kapattı ve cebine koydu.
Beraber arabanın önüne geldiğimiz de Binalardan uzaklaşmıştık.
Andrew bana yeniden sarıldı.
-Seni kaybettiğimi sandım dedi çaresiz bir ses tonu ile.
Gözlerimi kapadım ve kokusunu iyice içime çektim.
-Türkiye'ye döneceğiz.Bir daha böyle bir olay yaşanmayacak.
Dedi ve benden ayrılıp gözlerime baktı.

Hafifçe kafamı salladım.
Tam bir şey daha diyecekken izin vermedi ve dudaklarıma yapıştı.
Ve o sırada arkamızda büyük bir gürültü koptu.Yine de ayrılmadı dudakları benden.
Kollarımı boynuna doladım ve öpüşüne karşılık verdim.
Gözümden bir yaş dudaklarımıza doğru süzüldü.
O iğrenç odada şu anı o kadar hayal etmiştim ki..

Sonunda birbirimizden ayrıldığımız da eli karnıma gitti.
-O iyi mi?
Sanki hayır desem oturup hüngür hüngür ağlayacaktı.
Hafifçe gülümsedim ve kafamı salladım.

Rahatlamış bir şekilde nefesini bıraktı.
O sırada yanımıza koşar adımlarla Dean geldi.Onun yüzünde de savaşı başarılı bir şekilde tamamlamış komutan ifadesi vardı.
Bir anda sarılmasıyla hafifçe gülümsedim ve bende ona sarıldım.
-Oh iyisin yenge.
Andrew,Dean'ı öldürmeden ayrıldık.
-Dilara biliyor mu? Dedim dudağımı dişleyerek.
Bana ulaşamayınca meraklanmış olmalıydı.
-Ayakta bin yalan uydurdum.Artık gerçeği anlatır mısın bilmem.

Yeniden aklıma gelen şeyle modum geri düştü.Evet kurtulmuştum kurtulmasına ama şimdi ne olacaktı?
-Anneme ne diyeceğim?
Sesim titredi.
O an ölsem daha iyi mi olur diye düşünmeden edemedim..
Andrew'in bakışları bana döndü.
-Gerçeği söyleyeceksin.Onu Lando Argentero öldürdü.
Kafamı iki yana salladım.Bu koca bir yalandı.
Gözlerim yaşardı ve ellerim saçlarıma giderken içimdekileri serbest bırakırcasına bağırdım.
-Baba!Çok özür dilerim!
Hıçkırıklarım ardı ardına kesilmezken Andrew'in kollarını hissettim.

Nefes almaya çalıştıkça boğuluyormuş gibi hissediyor ciğerlerim acıyordu.
Andrew beni daha da göğsüne bastırırken çocukken  çığlıklarımı dindiren bir yastık gibi sarıldım ona.
Karnıma o sırada giren hafif bir sancı ile inledim.
Andrew hızla beni kendinden ayırdı ve yüzüme baktı.
-Kahretsin,Beste iyi misin güzelim?

Göz yaşlarımı zar zor silip kafamı salladım.
Sakinleşmem gerekiyordu.
Ondan iyice ayrıldım ve kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım.
Derin bir nefes alıp sakinleşmek için elimden geleni yapmaya çalıştım.
Yaptığım şeyin her anını zihnimde yeniden canlandırırsam yeniden yeniden öleceğimi hissettim.

Mafya ve Hacker +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin