28.Bölüm•

18.3K 712 74
                                    

İyi okumalar

Aşağıya indiğim de üzerimde ki şoku atlatmaya çalışıyordum.
Dediği şey yeniden zihnimde yankılanırken yüzümü buruşturdum.
Gerizekalı herif.
Asansörden sinirle çıktığım da masanın başında dikilen Andrew'i fark ettim.
Şuan sanırım sadece onun yanında güvende hissedecektim.

Kendimi toplamaya çalışarak yanlarına gittim.
Kahvaltı masası bir sürü şeyle donatılmıştı ama şuan hiçbirini istemiyordum.Şuan sadece beni kendime getirecek bir kahveye ihtiyacım vardı.
Andrew'in yanına gidince dikkatini bana verdi.
-İşlerim birikmiş.Umarım uykunu almışsındır bugünü şirkette geçireceğiz.
Kafamı hafifçe salladım.Güne hiç iyi başlamamıştım.

Carlo hızlı adımlarla yanımdan geçti ve masaya oturdu.
Yüzünde ki büyük gülümseme sinir bozucuydu.
Maria'nın yanağından bir makas aldı.
-Pek bi mutlusun? Dedi Alice tek kaşını kaldırarak.
Carlo hafifçe kafasını salladı.
-Güzel bir güne başladık.
Çatalını eline aldı.
-Yanağın neden kızardı?
Alice'in sorgulayıcı sesiyle
bakışlarının bana döndüğünü hissettim ama ben Andrew'e dönmüştüm.
-Önemli bir şey değil.
Onların sohbetini umursamamaya çalışarak konuştum.
-Bir kahve içeceğim.Sonra şirkete gidelim.
Andrew'in yüzümü inceleyen gözleri karardı, kaşları çatıldı.
-İyi misin sen?
Gülümsedim ve bir şey yok dercesine kafamı salladım.

Kahve almak için yanlarından ayrıldım.
Beste Andrew'e söyleyecek misin?
Ne diyeceğim iç ses?Kuzenin bana böyle böyle dedi mi?
Evet.
Şurada kimsenin huzurunu bozmak istemiyordum.Biliyorum söylemeliyim ama..insan söylemeye utanır.Pislik Carlo.
O zaman sana başka bir şey yapmaya kalkarsa gidip söyle.Sonuçta Buraya Andrew'in zoruyla geldin ve böylesine bir şey yaşamaya hakkın yok.
Mantıklı olan buydu.Şimdilik hemen ortalığı ayağa kaldırmayacaktım.Ama en ufak bir hareketiyle Andrew'e anlatacak ve beni geri Türkiye'ye götürmesini isteyecektim.Buraya pasaportum ile de gelmemiştim.

Kahveyi alıp boş masalardan birine oturdum.Dalgın bakışlarım dünden kalan yağmurun birikintilerine daldı.
Otelin geniş camından dışarıyı izleyebiliyorduk,bu güzeldi.
İnsanlar su birikintisine basmamak için sekiyordu adeta.

Yanımda ki sandalye çekildi.
Kafamı hızla gelen kişiye çevirdiğim de Andrew olduğunu görmek içimi rahatlattı.
Yanıma oturup kaşları çatık bir şekilde beni izledi.
-Bir sorun var ve söylemiyorsun bu beni sinir ediyor.
Evet bir sorun var Andrew.
-Sadece farklı bir yerde olmak beni geriyor..Burada ne kadar kalacağız?
Elinde olduğunu yeni fark ettiğim sigarayı dudaklarının arasına yerleştirdi.
-1 hafta olur diye düşünüyorum.İlk 2-3 gün işlere yoğunlaşırız.Sonrasında davet var zaten.
Kafamı anladım dercesine salladım.
Kahvemden son yudumu da alıp ayağa kalktım.
Andrew de benimle beraber ayaklandı.
En azından şirkette dosyalarla kafam meşgul olacaktı.
Ayrıca derslerimden de geri kalmamak için burada bir kütüphane falan var mı bakacaktım.İşlerim bittiğin de gider kafa dinlerdim.

6 saat sonra.

Sonunda son toplantı da bittiğin de derin bir oh çektim.
Şirketin büyüklüğü beni daha da yormuştu.Binalar o kadar yüksek ve genişti ki aynı katın içinde bir köşeden diğerine gitmek 5 dakikamı alıyordu.
Ama beni daha çok etkiyelen yazılım departmanıydı.Koskocaman katta bir çok büyük ekran ve onların üzerinde  hızlıca akan kodlar..
Her şey mükemmeldi.

Böyle çalışma ortamı vardı da ben mi gece gündüz çalışmamıştım?
Her şeyin Celanto'lara ait olduğunu duymak onlara olan hayranlığımı arttırmıştı.Tabi Carlo dışında.

Mafya ve Hacker +18Where stories live. Discover now