0.3

16.3K 1.8K 2.2K
                                    

"Jisung!" diye bağırdı Chan içeriye doğru. Dışarısı çok hafiften esse de kimse sorun etmeden yemeği dışarı bahçede yemeyi tercih etmişlerdi. Seungmin ve Felix'in yardımıyla bahçedeki masaya gerekli olan her şeyi kurduktan sonra sıra günün en önemli maddesine ete gelmişti.

Jisung direkt anlayarak, "Getiriyorum!" diye bağırdıktan sonra et dolu kabı alıp koşarak bahçeye çıktı. Chan ve Minho geniş mangalın önüne ayakta duruyor, diğerleri de yardım ediyordu. İşi olmayan Hyunjin ise Jeongin'in omuzuna yaslanmış arkadaşlarına laf atmakla meşguldü.

"Kaç yıl geçti, öğrenemedin mi bir et kızartmayı Jisung?" dedi sırıtarak.

"Öğrenemedim canım! Diyene bak, sanki kendin çok biliyorsun. Jeongin senden daha güzel et kızartıyor, hah."

"Hyung~ Laf etme Hyunjin'e."

Jisung şirince gülümseyerek, "Oy, sevgilisini de kıskanırmış!" deyip arkadaşını utandırdıktan bağırmasını umursamadan kahkaha atarak içeri girdi ve zıplaya zıplaya merdivenleri çıktı. "Innie!" dedi oğlunun odasına girerek. "Geliyor musun aşağıya, bitti mi dersin? Et kızartacaklar şimdi babanla Chan hyung."

"Geliyorum baba, bitti."

"Tamamdır!"

"Baba."

Tam odadan çıkacaktı ki oğlunun tedirgin sesi ile durmuştu. "Efendim bebeğim?" deyip hafifçe kaşlarını kaldırdı geri içeri girerek. Ardından kapıyı kapatmış, ikisini yalnız bırakmıştı. Dikkatlice ilerldikten sonra yatağın üstüne oturdu. Innie de masasının önündeki sandalyede dönüp onunla göz göze gelmişti.

"İyi misin?"

Aslında herkese normal gelen bu sözcük ikisinin arasına çığ gibi düşmüştü aniden. Jisung hayatı boyunca hep ciddi konuşmalardan kaçan bir insan olduğu için ona tuhaf geliyordu, zaten yapmaya da cesareti yoktu. Aniden duyduğu bu soru ile kendini gülmeye zorladı. Başarıp bir kıkırtı çıkarmıştı.

"Bu nereden çıktı?"

"Bir şey yok," deyip yalandan omuz silkti Innie. "İçimden geldi öyle, bir art niyet arama. İyi misin, sadece sormadığımı fark ettim."

"İyiyim miniğim hatta oldukça mutluyum. Çünkü bütün ailem şu anda burada, sence benden mutlusu var mıdır?"

Vardır.

"Peki. Sevindim iyiysen, tahmin etmiştim zaten."

Tahmin etmiştim bana yalan söyleyeceğini.

"O zaman ben bizimkileri bekletmemek için iniyorum," dedikten sonra kaçmak için ayaklandı Jisung. "Sen de gel çabuk olur mu?"

Kafasını salladı. "Gelirim baba."

Birbirlerine karşılıklı yalandan bir tebessüm attıktan sonra Jisung odadan çıkmış, kendini kendi odasındaki banyoya atmıştı. Anında dolan gözlerini eğip yüzüne soğuk su vurdu. Önceden hiç böyle olmasa da hassas noktaları hep Minho sonra da Innie olmuştu. Şimdi ikisinin arasında kalmak da onu iyice zorluyor, her şeye karşı hassaslaştırıyordu.

Aynadan yansımasına baktı. "Kendine gel, kendine gel Lee Jisung."

Güldü sözlerine. "Gerçekten Lee'yim. Yıllar oldu ama şaka gibi. Lee Jisung... Lee... Lee Minho'nun eşi Lee Jisung."

Eli istemsizce sırıtan dudaklarına gittiğinde kızarmış görüntüsüne daha büyük bir şekilde kıkırdamasını sağladı. Aniden üzülüp aniden böyle mutlu oluyordu. "Lee Jisung," dedi daha da gülerek. Kendine kendine bakarak omuz silkti. "Sen Lee Jisung'sun, kendine gel hehe. Lee Jisung!"

wish you back, minsung ✓Where stories live. Discover now