1.2

17.9K 1.6K 1.7K
                                    

Her ne kadar kaoslu başlasada güzel devam edip iyi sonuçlanan bir doğum günü partisi sonunda Innie arka koltukta uyuyakalmış, Jisung ise yan koltukta uyukluyor ve arabayı süren Minho ile eve gidiyorlardı.

Jisung her şeyden önce eşine minnettardı, çünkü kendi dertlerinden dolayı unuttuğu bu doğum gününü kim bilir nelerle savaşan Minho halletmiş, en ince detayına kadar düşünmüş ve en sonunda da bu güzel ana getirmişti.

Innie ise mutluydu, tüm parti boyunca Minho'nun Jisung'a olan güzel bakışlarını görmek ve babasının yüzündeki gülümsemeye şahit olmak en büyük mutluluktu ancak yine de her iki babasından birer hediye daha almıştı.

Minho'dan güzel bir kolye, Jisung'dan ise gelecek olan bir sonraki konserlerine bilet.

Tabii ki Jisung'un hediyesini daha çok beğenmişti.

Şaka.

Minho, uyuklayan ve yarı uyuklayan ikiliye kendini tutamadan gülerek birer bakış attığında çıkan sesten dolayı Jisung ona dönmüştü. "Bir şey mi oldu?" dedi olayı anlamaya çalışarak saf bir şaşkınlıkla.

Minho kafasını salladı. "Olmadı. Koltuğu yatır istersen biraz, boynun tutulmasın."

"Yok uyumayacağım," diyerek doğruldu ve daha düz bir duruş aldı Jisung. Kendileri kadar Minho da yorgundu ama o araba sürüyordu üstüne üstlük, bu yüzden yalnız bırakmak istemiyordu.

Dalıp giderse diye.

Bunu fark eden eşi sorun olmadığını belirtircesine kafasını sallayıp, "İyiyim," dese de Jisung omuz silkmiş ve eğilip ayakkabılarını çıkardıktan sonra bacaklarını koltukta kendine çekmişti.

Böyle oturmak onda alışkanlıktı.

Karanlık yola göz gezdirdikten sonra arka koltukta uyuyan oğluna döndü ve üzerinden düşmekte olan Minho'nun montunu düzeltip vücudunu güzelce örttü. Kış mevsimine adım adım yaklaşmaları ile havalar her geçen gün daha da soğuyordu ne yazık ki.

"Ne güzel uyuyor," deyip istemsizce mırıldanırken gülmüştü, "Boyu uzun ama koltukta küçücük kalmış."

"Sen de öylesin," dedi Minho kısa bir süre Jisung'a bakıp. "Uyurken ya da bazen otururken dalıp gidiyor ve küçücük oluyorsun. O insanların gördüğü kaslı büyümüş Jisung gidiyor yerine küçücük bir sincap geliyor."

Jisung kendini tutamadan güldüğünde yorgunca başını ona çevirdi. "Quokka'yım ben."

"Evet aynı zamanda Quokka'sın."

Minho kafasını sallamış hiç reddetmeden kabul ettiğinde direksiyonu çevirip evlerinin olduğu sokağa girmişti. Saat sabaha karşı dörde geliyordu ve normalde Innie'nin yarın okula gitmesi gerekiyordu ancak bunu düşünüp izin almışlardı.

Jisung toparlanırken Minho saniyeler sonra arabayı yavaşça bahçeye sokup park etmişti. Anahtarı cebine attıktan sonra Jisung'a baktı. "Sen kapıyı aç, ben Innie'yi alırım, kaldırmayalım uykudan."

"Emin misin? Zorlanıyorsan-"

"Zorlanmıyorum Jisungie, ikinizde zayıfsınız bana göre."

"Pekala." deyip uzatmadan kafasını salladı Jisung ve kapıyı açıp indi. O anahtarla eve girerken Minho arka koltuktaki oğlunu kucağına almış ve eşinin ardından eve girdikten sonra üst kata çıkarak onu yatağına yatırmıştı.

Jisung Innie'yi yavaşça dürtüp kıyafetlerini değiştirmesi için uyandırmaya başladı bu sırada Minho geri aşağıya inmiş arabayı kilitledikten sonra evin kapısını da kilitlemiş, ailesi ve kendisini de sınırları içerisinde bırakmıştı.

wish you back, minsung ✓Where stories live. Discover now