1.6

15.8K 1.5K 1.2K
                                    

Innie sepsessiz evde ağır adımlarla odasına doğru çıkarken ağlamaya hazır gözlerini elleri ile ovup gözyaşlarını geri gönderdi. Trabzanlardan güç alıp tamamen üst kata çıktığında derin bir nefes çekmiş ve kapısını aralayıp başını içeri uzatmıştı.

Jisung onun yatağında, sırtı kapıya dönük bir biçimde yatıyordu.

Hıçkırık seslerini duyuyordu şimdiden, uyumuştu ama hala hıçkırıyor ve iç çekiyordu. Çantasını yere bıraktığı gibi yatağa ilerleyip tereddüt etmeden Jisung'un arkasına uzandıktan sonra küçücük olmuş bedenine kollarını sardı.

Kendine kızgındı. O odasında yalvarıp ağlarken gittiğine inanamıyordu, Jisung'u ilk defa bu kadar ciddi bir kriz anında iken görmüştü.

Daha önce şahit olmamıştı hiç. Hatta ilaç bile kullanmadığını biliyordu. Geçen yıllarda Jisung hiç kriz geçirmemişti, bu sebeple görmemişti. Ama yine de Minho tedbirli davranmış ve Innie ile yalnız kaldıkları bir zaman ona babasının bu durumunu açıklayıp, kriz anında neler yapması gerektiğini söyleyip tavsiye vermişti.

İşe yaramış mıydı?

Hayır.

Çünkü Innie ilk kriz anında onu terk edip gitmişti.

Pişmanlıkla gözlerini yumup bu sefer gözyaşlarına engel olmazken yastığa düşen sıcak tanelerle alt dudağını ısırıp daha çok sokuldu Jisung'a. İlaç içtiğini anlamıştı. Yoksa uyanırdı şimdiden.

Minho sakinleştirici aldığında çok derin uyuduğunu söylemişti ona çünkü. Anlaması zor olmamıştı.

"Özür dilerim," diye konuştu duymayacağını bilerek. "Özür dilerim. Sen kendinden ödün verip beni yetiştirirken, seni umursamadığım için. Ben çok özür dilerim."

Uyanmamasını fırsat bilerek babasının karşısında hıçkırarak ağlarken bakıyordu Jisung'un ona dönük ensesine. Yine yanındaydı onun bir şekilde, uyusa da yanındaydı. Farkında olmasa da yanındaydı onun.

Yıllar önce yol kenarında karşılaştıkları andan beri yanındaydı onun aslında.

Innie'nin Jisung ve Minho'dan başka kimsesi yoktu.

Baba dediği kişi onu bebekken terk etmişti ve annesi, o doğarken vefat etmişti. Hala giderlerdi Jisung ile beraber ölüm yıl dönümünde annesinin mezarına. Anne demek içinden gelmiyordu belki ama annesi olduğunu biliyordu.

Onun için anne sıfatı Jisung'du.

Minho'nun da dediği gibi, bu eve ilk geldiği zamanlar çekingen küçük bir çocuktu. Aile kavramını tatmamıştı daha önce hiç, ne demek bilmiyordu. Jisung onunla gülerek eğlenirdi hep, canı sıkılmasın diye şakalar yapar çekinmesin diye çocuk gibi davranırdı onunla beraber.

Minho ise hep korumacıydı.

Yıllardır öyleydi.

Sevgisini fazla göstermezdi ama canı yansa, ilk onu bulurdu yanında.

İlk zamanlar korkuyordu ondan, Jisung'u daha çok seviyordu hep. Sonra bir gün, bahçede koşarken dengesini kaybedip yaralamıştı dizini. Canı yandığı için bağırdığında gelecek bir Jisung yoktu yanına, çekinmişti bu yüzden.

Ama onu camın ötesinden izleyen Minho, daha önce hiç görmediği endişeli bir halle gelmişti yanına koşarak. Yarası ile ilgilenmiş, Innie ağlarken o korktuğu adam da karşısında ağlayacak gibi olmuştu.

İşte o zaman anlamıştı Minho'yu. Ona gülmesine gerek yoktu, sürekli iltifat etmesine gerek yoktu. Bir kere sarılsa, korkma ben yanındayım dese yeterdi.

wish you back, minsung ✓Where stories live. Discover now