1.4

16.9K 1.4K 2.1K
                                    

***

"Güzel oldu mu sence?"

Minho, merakla bir önündeki çiçeğe bir de yanında onu hazırlanmasına yardım eden oğluna baktığında Innie gülerek yere oturdu. Toprak olmuş parmaklarını üzerindeki kot tulumun dizlerine silmiş, "Bencee..." diye düşünmüştü. "Çok güzel oldu. Şahsen ben olsam bayılırım, bence babam da bayılır."

Gülümsedi. "Cidden mi?"

Innie ikna edici bir şekilde kafasını salladı. "Cidden."

Bunun üzerine Minho daha bir mutlulukla kıkırdadı ve son kez diktiği çiçeğin toprağına parmaklarını bastırarak yerine oturmasını sağladı.

Bir şeyler olmuş gibiydi, güzel bir şeyler olmuş gibiydi. O an ne olduğunu bilmiyordu ancak içi huzur ve mutluluk doluydu. Innie de büyümüş gibiydi, boyu uzamıştı biraz daha mesela. Yüzü oturmuştu.

Daha da güzelleşmişti.

Jisung neredeydi haberi yoktu. Ama burada bir yerlerde olmalıydı, çünkü kendisi ona sürpriz hazırlıyordu. Eğer sürpriz hazırlıyorsa, Jisung gelmek üzere olmalıydı.

Kafasını çevirip arkasında kalan evlerinin bahçesine baktı. Verandada ki masa takımının yeri değişmişti, tahtaların üzerinde değil çimenlik alanın üstündeydi. Yaz gelmiş olmalıydı.

Evet evet, yaz gelmiş olmalıydı.

Çünkü o masa sadece yaz mevsiminde çimlerin üstüne taşınırdı.

Biraz da zaman geçmiş olmalıydı. Çünkü bahçede bulunan kiraz ağacı büyümüştü, üstünde kırmızı kırmızı kendini belli eden kirazlar vardı. Meyve verecek kadar büyümüştü o da.

Sanki yeni doğan bir çocuğun saflığı gibi merakla etrafı izliyordu Minho. Bir şeyler olmuş gibiydi, evet. Cidden bir şeyler olmuştu.

Güzel bir şeylerdi.

Ama neydi?

Rüya da mıydı? Ancak hangi rüya bu kadar gerçekçi olabilirdi? Yoksa yaşadığı her şey bir rüyaydı da şu anki an mı gerçekti?

Bir sürü yeni dikildiği belli olan çiçeklerle doluydu bahçe. Innie ve o dikmiş olmalıydı. Oğlunun yüzü de toprak olmuştu. Bunu fark edince kıkırdadı.

"Gel buraya şapşal."

"Ne oldu?" dedi Innie şaşkınlıkla. Minho cevap vermeden ona yaklaşmış, ardından temiz olan elinin tersi ile küçüğünün yüzündeki kahverengi lekeyi silmişti.

"Toprak bulaşmış her yerine." diyerek geri çekildi. "Pasaklı."

"Hah!" Kıkırdadı. "Bana diyene bak. Senin de yüzün toprak. Dur, sileyim."

"Sakın! Ellerin kirli! Innie sakın!"

O kalçasının üstünde geri geri kaçmaya çalışırken Innie kıkırdayarak üstüne geliyor, inatmış gibi kirli ellerini bir de göz önünde tutuyordu. Minho en sonunda sırt üstü çimenlere yapışırken başını geriye atıp kahkaha atmaya başladı.

Nedensiz bir şekilde mutluydu ve içinden sadece bu geliyordu. Kahkaha atmaktan kısılmış gözlerini açtığında gökyüzünün renginin beyaz olduğunu gördü.

Gökyüzü beyaz, Innie'nin içindeki tişörtü sarı ve üstündeki tulum maviydi.

Kendi tişörtü de beyazdı.

wish you back, minsung ✓Where stories live. Discover now