2.2

16K 1.2K 1.2K
                                    

Bir de Changbin, Felix ve Yejoon ilişkisini ayrı bir kitap olarak işleyeceğim Wish You Back bozulmasın diye 😔😔😔

***

Changbin ve Felix birkaç saat içinde arkadaşlarının evinden ayrılırlarken Innie ders çalışmak için odasına geçmiş, Jisung da topladığı mutfaktaki işleri bitince salona doğru adımlamaya başlamıştı.

Yejoon'u sevmişti ve sevilmeyecek gibi biri de değildi ama bugün Felix'in heyecanı, sırf yakınlaşsınlar diye yapmadığı plan kalmadığı için ister istemez yorulmuştu. Salona geçtiği gibi koltuğun üzerinde uyuyakalan eşini görünce kıkırdadı.

Sabah erken kalkmışlardı üstüne üstlük, bu yüzden onu anlayabiliyordu. "Minho?" deyip yanına çöktüğünde Minho uyanmamıştı birkaç kere daha omuzundan, "Minho? Minho?" diye dürtünce en sonunda uykusundan sıyrılan Minho gözlerini açtı.

"Hadi gel," dedi Jisung ayaklanıp elini tutarak. "Yatağımızda yatalım, birkaç saat uyur kalkarız."

Geceye kadar uyuyabilirlerdi, bu sırada Innie de hem sessiz bir ortamda ders çalışır hem de onlarda can sıkıntılarını geçirirlerdi. Minho gelen bu teklifi reddetmedi, Jisung'un uzattığı eli tutup ayağa kalktığında başını yorgunlukla omuzuna koymuş ve çocuk gibi eşinin onu sürüklemesine izin vermişti.

Yatak odalarına girdiği gibi yatağa yatıp uykulu gözlerle odadan çıkan Jisung'u izledi. Jisung oğlunun odasına gidip ona uyuduklarını söylemiş sonra da geri yatak odasına gelerek Minho'nun kaldırdığı kolunun altına girmişti.

Zaten ona sarılarak uyumayı seviyordu ancak bu sarılarak uyuma olayı bir de kış mevsiminde yaşanınca ona daha güzel geliyordu. Sıcaklık, Jisung için her şey demekti. Gözlerini kapatıp ikisi de kendilerini uykuya bırakırken gece geç saatlerde ilk uyanan kişi Minho olmuştu.

Sanki gidecekmiş gibi sıkı sıkıya ona yapışan Jisung'a doğru güldü. Hafifçe başını kaldırıp onu yatağa yatırdıktan sonra ayaklandı. Innie'ye bakması lazımdı, büyük bir ihtimal uyumuştu ama yemek yiyip yemediğini sorması gerekiyordu.

Tam da tahmin ettiği gibi odaya girdiğinde Innie'yi uyur bir vaziyette buldu. Açılan üstünü örtüp birkaç saniye yanına çökerek onu izlemişti.

Kasten değildi, yıllardır bağımsız bir şekilde yaptığı alışkanlığıydı bu.

Gördüğü görüntüye doyduğu vakit yerinden kalkıp aşağı inerken orada gördüğü kirli bulaşıkla yediğini anlamıştı. Üst kata çıkıp yatağa uzandı bu sefer.

İlk defa hiçbir şey düşünmeden böyle rahatça eşine bakmak onu garip hissettiriyordu. Önceden olsa bazı geceler gelip uyuyan Jisung'u korkakarak ta kapının ucundan izler sonra geri giderdi.

Şimdi ise onunla aynı yatakta, sadece aralarında birkaç santim varken doya doya hiçbir şey düşünmeden izliyordu. Hastalığını ciddi ciddi atlatmış olma düşüncesi ona o kadar karışık geliyordu ki, bir yanı 'zaten yapardın oğlum!' derken diğer yanı 'atlattık mı harbiden?' der gibi inanamıyordu.

Kafasını kaldırıp sadece içindeki dürtü ile dudaklarını Jisung'un şiş yanaklarına bastırdığında bu ona az geldi ve çok uzaklaştırmadan kendini ardı ardına öpücükler bırakmaya devam etti. Yüzünün tavana bakan her tarafını öpüyordu ki Jisung uykusundan uyanmıştı.

Gülüp elini Minho'nun yanağına attı. "Günaydın ama bu öpücükleri sorabilir miyim?"

Minho bu sefer onun yanağını tutan avucundan öptü. "Hiç. Sadece çok güzelsin ve senden ayrı kaldığım zamanların acısını çıkarmak istiyorum."

wish you back, minsung ✓Où les histoires vivent. Découvrez maintenant