1.9

18.7K 1.4K 2K
                                    

***

Innie, önceden kınayan şimdi ise kıskanan bakışlara alışmış bir vaziyette okul bahçesinde ilerlerken yine oradan oraya koşturan çocuğu gördüğü gibi gülmüş ve arkasından atılmıştı.

"Hey!" diye bağırdı yanına varıp elini omuzuna koyduğunda. "Naber?"

Yejoon şokla ona dönmüş, Innie olduğunu görünce rahatlamıştı. Tereddütle arkasını kontrol ettikten sonra gördüğü kişilerle yutkunup, "Gitmem gerek!" diye atılmıştı ki Innie bu sefer bileğinden yakaladı onu.

"Bir şey mi oldu?"

"Hayır. Gitmem gerek."

Yejoon aceleciydi, Innie bunu fark ettiği gibi kaşlarını çatarken arkasını dönüp dağılan okul kalabalığına baktı. Pek bir şey fark etmemişti ki gözleri etrafta dolaşan daha birkaç gün önce kavga ettiği çocukları gördüğü gibi ağzının içinde homurdandı.

"Koşmadan geçirdiğin bir an var mı?" dedi Yejoon'a dönerek. Onu ne zaman görse hep koşturuyor ya da zorbalığa uğruyordu.

Ancak Yejoon'un şimdi bu lafla uğraşacak cevabı yoktu. Parasını kaptırmamak için yurda koşmalıydı. "Sana çikolatalı süt ısmarlarım!" dedi çocukların yaklaştığını fark ederek. Ardından hızla Innie'den bileğini kurtardı.

"Şimdi gitmem gerek. Sonra konuşuruz!"

Arkasına bile bakmadan kaçmaya başlarken Innie şaşkınca gözlerini üzerine dikmiş sonra da onu arayan çocukları yanlış yöne ilerletmek için onların yanına geçmişti. Yejoon arkasına bile bakmadan son gaz koşup yurda giden en kısa ara sokaklara dalıyor, bir ihtimal yakalanır diye koşmayı hiç kesmiyordu.

Sahil yoluna çıktığı gibi başına kapüşonunu geçirip kırmızı ışığı kontrol etti ve karşıya doğru atıldı. Normal yürüyüş yapan insanların arasından hızla sıyrılıyor, üstündeki bakışları bir gram takmıyordu.

İkinci ışıklara geldiği gibi kendini son anda durdururken arabalar ileriden geliyordu, yine de yola atılmadı. Ama dikkatini çeken bir kişi, başında aynı onun gibi şapka, yüzünde maske kafasını eğmiş bir şekilde yolda ilerliyordu.

Bir yola bir de gelen arabalara baktıktan sonra hızla ileri atıldı ve yürüyen kişiyi tuttuğu gibi son gaz gelen arabanın önünden alıp ikisini de yere düşürdü.

İkisinin de şapkası açılırken göz göze geldiği bu sarı saçlı kişiyi gözü bir yerden ısırmıştı ama bunu umursamadan hızla onun elini tutup ayağa kaldırdı.

Bu sayede kulağından düşen kulaklığı fark etmişti.

Kulaklığı da alıp ona şaşkın bakışlar atan kişiye uzattıktan sonra, "Artık daha dikkatli olun," demişti ki kalın sesli kişi konuştu.

"Ben, teşekkür ederim. Kendini riske attın."

Kafasını salladı. "Sorun değil. Dalgın gibisiniz ama ama yoldasınız, kafanızı kurcalayan konu neyse onu boşverip şu an kendinize odaklanın." Sonra gözlerini çevirip yola baktı. "Şimdi gitmem gerek, hoşça kalın!"

Geri kapüşonunu başına örttüğü gibi koşmaya başladığında arkasında kalan kişi hala atlatamadığı şokla onu izliyordu.

Felix.

Adını bile bilmediği Yejoon'u gözleri takip ederken onun az ötedeki yurda koşarak girdiğini görünce başını iki yana salladı ve şapkasını başına geçirdi. Böyle bir dalgınlık yaptığına inanamıyordu. O çocuk olmasa şu an başka bir durumda olabilirdi.

İstemsizce yutkunup kulaklığını geri cebine attığı sırada Minho evde bir ileri bir geri adımlıyor, cümlelerini toparlamaya çalışıyordu.

wish you back, minsung ✓Where stories live. Discover now