0.4

17.1K 1.9K 3.4K
                                    

Minho sabah erkenden uyandıktan sonra yüzünü yıkayıp uyandırmak için direkt Innie'nin odasına geçti ancak Jisung'un odasının açık kalan kapısından gözüken boşluk kaşlarını çatmasına sebep oldu. Adımlarını değiştirip odaya girdiğinde yatak hiç bozulmadan duruyordu ama Jisung'a ait kıyafetler yere saçılmıştı.

"Nereye kayboldu bu?" diye konuştuktan sonra öncelikli olarak Innie'nin odasına girip onu uyandırmak için seslendi.

"In... In... Innie! Innie!"

"Bir insan bağıralarak uyandırılır mı!"

"Diyene bak."

Kıkırdadıktan sonra homurdanarak yatağından kalkan oğluna kısa bir bakış attı. Odası hep olduğu gibi düzenliydi bu yüzden elleme gereği duymadı. Jisung'u sormak istese de Innie'nin yine uyuzluk yapacağını bildiği için sormuyordu.

"Ne bekliyorsun?" diyen sesle kafasını çevirdi.

"Uyanmanı."

"Uyandım." diyerek saçlarını dağıttı Innie. "Babam nerede, o gelirdi genelde?"

Minho homurdandı. "Ben baban değil miyim senin ya?"

Kıkırdadı. "Babamsın, sadece bağıralarak uyandırılınca bir aydınlanma yaşadım."

"Ha ha ha. Çok komik. Kahvaltı hazırlayacağım, giyin gel."

"Tamamdır!"

Minho odadan çıktıktan sonra aşağı inmişti ama Jisung burada da değildi. Mutfağa dönmesi ile gördüğü hazır kahvaltı sofrası ile duraksadı. Şaşkınca elini ensesine atarken bunu beklememişti. Aslında aklında gece Jisung yorulduğu için erkenden kahvaltı hazırlama fikri vardı ama o çoktan hazırlamıştı.

Planının yatmasıyla iç çekerek masaya ilerledikten sonra gördüğü notu eline aldı. Jisung, erkenden Chan'a söz verdiği için şirkete geçtiğini bu yüzden Innie'nin güzelce kahvaltısını yapıp babasını uyandırmasını söyleyen bir mesaj bırakmıştı.

Minho gülümseyerek notu buzdolabın kenarına magnetle yapıştırdıktan sonra dolaptan çıkarıldığı belli olan meyve suyunu bardaklara doldurdu. O masaya otururken birkaç dakika sonra da Innie gelmiş yanına oturmuştu.

"Jisung babam nerede?"

"Şirkete geçmiş," dedikten sonra eli ile arkasında kalan buzdolabını işaret etti. "Not bırakmış, güzelce kahvaltını etmeden çıkarsan seni döverek sevecekmiş."

İkisi bu nota kıkırdadıktan sonra sessizce kahvaltılarını etmeye başladılar. Minho'nun bugün aklında evde kalmak vardı bu yüzden şirkete geçmeyecekti ama okula göndermesi gereken bir çocuğu vardı.

"Ben seni bırakayım," diye konuştuktan sonra ağzını silip ayaklandı. "Yolda alacağım birkaç bir şey var, bırak sen masayı gelince hallederim ben."

"Bana uyar, çantamı alayım."

"Arabanın anahtarınıda getirsene."

Innie merdivenlerin yarısında duraksadı. "Nerede?"

"Jisung'un baş ucundaki şifonyerin içinde."

"Vay canına, demek ismini unutmamışsın. Çok şaşırdım şu an. Ayrıca anahtarların nerede olduğunu biliyordum haha."

Kıkırdayıp üst kata çıkarken babasının haline göz devirip odaya girdi ve Jisung'un dağınık kıyafetlerine bakarak iç çekti. Yıllar geçsede dağınık halinden vazgeçmemişti. Innie bildiği yerden araba anahtarını alırken Minho onu evin dışında bekliyordu.

Maskesini taktıktan sonra evden çıktı.

Kısa bir yolculuktan sonra araba okulun önüne gelmişti. "Harçlığın var mı?" dedi oğlunu indirmeden önce. "Dün bir şeyler almıştın. Kaldı mı?"

wish you back, minsung ✓Where stories live. Discover now