1.8

21.6K 1.5K 1.7K
                                    

"Minho! Minho! Minho!"

Minho, uykusunda duyduğu birden fazla sesle gözlerini araladığında Jisung ve Innie dibinde gülümser bir şekilde ona bakıyorlardı. Geceyi hatırlıyordu, Innie ve Jisung'un ona sarılarak uyuduğunu. Unutamazdı da zaten ama bundan sonra nasıl davranacağını kestiremiyordu.

Kendi düşüncelerinde boğulmuşken ilk adıma geçen Jisung oldu. "Günaydın!" diye cıvıldayıp hemen ardından eğildiği gibi sağ yanağına bir öpücük bırakmıştı.

Innie kıkırdadı. "Günaydın uykucu!" O da eğilip sol yanağından öptüğünde Jisung, "Benden çaldın," demiş ama omuz silkip onu takmamıştı. Minho kendini tutamadan karşısında oluşan diyaloga gülümsedi.

"Günaydın."

"Günaydın günaydın," dedi Innie doğrularak. "Daha kahvaltı edeceğiz, kalk hadi! Okula gitmem lazım benim."

Elini uzatmış kaldırmak için Minho'ya destek atarken Jisung kafasını salladı. Sabah sabah haberi olmadığı bu planı kabullendi ve Innie'nin elini tutup yataktan doğruldu.

Üstünde geceden kalma tişört ve pantolonu vardı, kendisinin çıkarmamak için hareket etmediğini biliyordu bu yüzden üstelemedi. Gerinerek sağ sola hareket yaptığında Innie son kez onlara baktı.

"Çantamı alıyorum, siz de çabuk gelin!"

"Tamam!" deyip ona okey işareti yaptı Jisung. Kafasını çevirdiğinde eşini yatağın ucunda ona sırtı dönük bir şekilde oturduğunu görmüştü. Emekler bir pozisyonda iyice ona yaklaştıktan sonra hafifçe yükselip kollarını arkasından sıkıca boynuna dolayıp başını eğdi ve yanağına dudaklarını değdirdi.

Bildiği bir şeydi ama kendini sormaktan alamadı. "Dün geceyi düşünüyorsun değil mi?"

Minho kafasını salladı, başı ağrıyordu ama bu şu anda pek önemli değildi. Her şeyi hatırlıyordu bu yüzden onlara karşı ne gibi bir tepki verecek, kestiremiyordu.

Jisung anladığı için daha çok gülümsedi ve ona baktı. "Şimdilik sadece içinden geldiği davran, yalnız kaldığımızda konuşalım olur mu?"

Innie'nin daha fazla etkilenmesini istemiyordu zaten ki artık etkilenecek bir şeyi de kalmamıştı. Kendisi de Minho'dan korkmuyordu, iyileştiğini söylemişti. Artık bir sorun yoktu.

Şimdilik Jisung'un dediği gibi davranmak en mantıklı şeydi. Kafasını salladığında son kez sormak istedi. "Benden korkuyor musun?"

Jisung gülümsedi ve tekrar öptü yanağını. "Sence korkuyor muyum?"

"Ya bir gün sana zarar verirsem?"

"Minho, iyileşiyorsun bebeğim. Tamamen atlatacaksın ve bu saatten sonra ben sadece senin yanında olacağım. Artık düşünme bunları olur mu?"

Bir kez daha detaylıca konuştuktan sonra sonsuza dek konuyu kapatacaklardı, ikisi de bunu biliyordu. Minho, "Pekala," deyip kafasını salladı ve konuyu dağıtmak için kafasını çevirip dibindeki eşine baktı. "Dışarıda mı kahvaltı edeceğiz?"

"Evet!" deyip hızla kafasını salladı. "Innie'nin ilk iki dersi ertelendi, erkenden kalktık. Bu yüzden beraber ailecek kahvaltı edelim, sonra onu okula bırakırız diye düşündüm. Sence?"

"Güzel olur." Yavaşça ayağa kalktı. "Duş alsam olur mu? Leş gibiyim ve sen hala bana sarılıyorsun."

Bu lafı ile beraber yatakta oturan Jisung, onun hala hastalıkta olan kafasını dağıtıp moralini düzeltmek için yüzüne çapkın bir gülümseme yerleştirdi ve tek kaşını kaldırarak yüzüne baktı.

wish you back, minsung ✓Where stories live. Discover now