VIII- "Gökyüzü Yıldıza Aşık"

924 615 211
                                    

8. BÖLÜM
''Gökyüzü Yıldıza Aşık''

''Kızım kim gelmiş?'' Annesinin sesini duyup hemen gözyaşlarını sildi ve oradan konuştu.
''Bir kargocu, yanlış gelmiş. Lavaboya gidip hemen geliyorum.'' Burnunu çeke çeke kekeliyordu.

Hala tutamadığı gözyaşları durmaksızın akarken kendini lavabosuna zor attı. Boş kalan boynuna baktı. Yaptığı şeyin ne kadar yanlış ve salakça olduğunu anladı. Ne olursa olsun izinsiz almamalıydı. Çok değerli birinin olacaktı ki ona bu kadar çok çıkışmıştı. Yüzünü yıkayıp derin nefesler aldı. Gözünün kırmızılığının geçmesi için biraz bekledi. Penceresini açıp ılık havanın yüzüne değmesine izin verdi. Gökyüzü ona çok şey ifade ediyordu. Ne zaman içi sıkılsa başını kaldırır gökyüzüne bakardı. Ağır adımlar ile annesinin yanına indi. Başı aşağıda, yanına yaklaştı.
''Anne ben Melislere gitsem olur mu?'' Annesi kaşığı ağzına götürdükten sonra başını kaldırdı.

''Melis gelmeyecek miydi?''
''Yok plan değişti. Ben gideceğim.''
''Tamam kızım. Selam söyle.'' Zelal başıyla onaylayıp hemen terliklerini giydi. Evden hızlıca çıkıp Melislerin kapısının önüne giderken sokağın kenarında duran Atlas'ı gördü. Kaldırımın üzerinde oturmuş, avucunda az önce yere atıp dağıttığı kolyenin boncukları vardı. Odaklanmış halde yere bakıyordu. Zelal ağır adımlar ile yanına doğru yaklaşmaya başladı. Ne diyeceğini bilmiyordu ve yine kızmasından korkuyordu...

Arkasına ulaştığında omzuna dokundu. Atlas başını kaldırmayınca eğilip yanına oturdu.

''Atlas.'' Yüzüne bakmaya utanıyordu. ''Ne kadar özür dilesem de bir anlamı olmayacak farkındayım. Ben çok üzgünüm.'' Atlas hala kafasını kaldırmıyordu.
''Bana çok kırgın olduğunu da yanlış anladığını da biliyorum. Ama ben hırsız değilim Atlas. Hakkımda ne düşünüyorsun bilmiyorum fakat durum tahmin ettiğin gibi değil. Bu zamana kadar Melis'in eşyalarına dahi bir kez olsun habersiz dokunmadım." Susup Atlas'a baktı. Yüzünde hala mimikten bir eser yoktu. "Bu kolye benim çocukluk kolyeme benziyor, hatta aynısı. Kendimi tutamadım ve aldım. Aldığım günden beri cebimde durduğundan unutmuştum. Bugün bulup boynuma taktığımda, gördün.'' Atlas'ın elindeki boncuklardan birini eline aldı ve konuşmaya devam edecekken Atlas söze girdi.

''Ben görmesem yine demeyecektin. Hiçbir anlamı yok özür dilemenin.'' O kadar ciddi bir sesle demişti ki kalbinin sıcak duvarlarını bile buzlaştırmıştı.

''Hayır söyleyecektim!'' Atlas kafasını Zelal'e çevirdi.
''Söy-le-me-ye-cek-tin!'' Zelal elindeki boncuğa baktı.
''Benim kolyemi,'' Dedi ve duraksadı. ''Bugün sana anlattığım, ilk arkadaşımın annesi yapmıştı bana.'' Dudağı kıvrılırken çok mahcup olduğu anlaşılıyordu. ''O kırık harf kısmında da Z vardı. Benim baş harfim. Hepsi bu. Mantıklı bir açıklama değil ama söylemek istedim. Beni affetmeyeceğini de biliyorum.'' Anlattığı şeyin Atlas'ın dikkatini çektiği belliydi.
''Harf kısmı kırıldıktan sonra da kaybettim. Zaten neyi sevsem kaybederim. Salağın tekiyim işte.'' Atlas bu kadar fazla çıkıştığından kendini kötü hissetmişti. Evet o kolye onun için çok değerliydi ancak Zelal'in hiç değeri yok muydu? Tavrından utandı ve biraz yumuşadı.
''Olan oldu Zelal. Yapacak bir şey yok.'' Elindeki boncukları Zelal'in avucuna bırakıp yerinden kalktı.
''İyi akşamlar.'' Zelal bir avucuna bir Atlas'a baktı. Çoktan köşeyi dönmüş giderken arkasına bakmadı Atlas. Kalkıp boncukları elinin içinde sıkmaya başladı. Melislerin kapısını çaldığında kapıyı Melis açtı.
''Zelal? Ben gelecektim aşkım.'' Zelal'in düşük suratını gördü. ''Kızım ne oldu sana?'' Zelal bir şey demeden robottan farksız eve girdi.

ÇERÇEVEYE ASILAN RUHLAR (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin