XIV- "Güneş"

718 493 191
                                    

14. BÖLÜM
‘’Güneş’’

Onlara sadece görmeleri gerekeni gösterdim, izin verdiğim kadarını; oysaki şeytanlarım kafamdan ayrılmıyor.

Parmaklarının ulaşamadığı yer, bakışlarının çoktan bulduğu milimlik harfler. Dudakların kıvrılmak istedi; çünkü kendini kandırmak yapabileceğin en ucuz seçim. Ruhun okşandı, bu güzel bir sevgi değil. Yaşlar aralık dudaklarından içeri sızarken damlaları kıskandı; sana bir o kadar araftayken. Önce mavilikleri koyulaştı, hayır, lacivert değil siyaha dönüştü. Parıldayan bakışları dünyayı karanlık gördü. Elleri titredi, yapamadıklarından, belki de isteklerinden. Sonra kalbi delicesine atmaya başladı, beton suratı kaldırımlardan iğrenirken göğüs kafesi daraldı. Ağaçlar, ağaçlar çürüyordu. Sonbaharın sarımsı yaprakları soğuk merdivenleri kaplarken gökyüzündeki tüm mavilik yerini kaptırdı. Kuşlar yoktu, bulutlar da.

Bedenim görünmezdi biliyorum. Her çevirdiğim sayfa bilmediğim dilde yazılmış efsanelerdi. Çok seviyordum, pikapları. Yalan söyledim, geçerli sebep aramıyordum, sonuçta yorgundum. Saçlarım durgun havada asılı kalmıştı sanki, her telim beni izliyordu. Bacaklarımsa attığı her adımı inkar ederek bulunduğu dünyadan nefret ediyordu. Nasıl olmalıydı bilmiyordum, bilmiyordum ama böyle olmamalıydı. Suyun sadeliği içime ferahlık tohumları ekti, çok küçükken; her sabah kalkıp konuştum kökleriyle. Gökten dökülen yıldız tozları saçlarıma karışırken yüzümde daha önce hissetmediğim bir ifade yer aldı. Memnuniyetsizlik kanıma karışıp damarlarımda bir daha ayrılmamak üzere seyahate çıkmışken yutkundum. Tuzlu suyu silmek adına kolumu kaldırdım. Geri indirdiğimde montumun konfor alanına girerek sıcak bölgeye ulaştı bileğim. Hareketimin her anında neden yaptığımı sorgularken delicesine tebessüm ediyordum. Belki de delirmiştim. Duvarlar ne zamandan beri bu kadar sessizdi? Akrep yelkovanın ne zaman çaprazına yerleşmişti? Esniyordum ama uyuduğumdan emindim. Her şey rüyaydı, öyle olmalıydı elbette. Yeşil ışığın yanmasını beklemeden adım attığımda tüm yaya işleri yokmuşçasına beni yuhladı. Şoförler üzerime gelerek yetkilileri çağırmaya kalktılar ve ihtimalleri çoğaldı. Dinlemedim. Sırtıma düşen ufak taş parçasını zor hissetmişken sustum. Zaten konuşmuyordum ki? Parmaklıklar ardına girmeye meyilli biri olmak benim seçimim olmadı, hiçbir zaman. Yaşam beni buna sürükledi. Siyah kabanı, siyah pantolonu ile giyili biri yaklaştı. ‘’Al şu yapboz parçasını,’’ dedi elime verirken ve devam etti: ‘’Al ve tamamlayacağı yeri bul. O da senin gibi eksik kalmasın.’’
O da senin gibi eksik kalmasın.
Seni sevmedim.

Bir şeyler beklemezken bile beklenti içindesin. Dik dur; hayatına yön verecek sensin. Beklediğin şeyleri karşılayacak kişi de.

“Küçükken her plaja gittiğimizde deniz kabuklarını avuçlar eve getirirdim. Kulağıma dayadığımda beni o kadar rahatlatırlardı ki inanamazdım. Şimdiyse resmen bir koleksiyonum oldu ve hala topluyorum.” Dedi Zelal. Elindeki kabuklardan birini kulağına dayadı ve gözlerini kapattı. Ardından elini indirip yüzünü buruşturdu.

“Neden şimdi işe yaramıyorlar?” Yere fırlattığı deniz kabuğu çalışma masasının altında kaybolurken çaresizce yere odaklandı.

‘’Neden bir anda tüm hayatım değişti. Neden tepetaklak bir hayatın içinde buldum kendimi? Yoruluyorum, gerçekten çok yoruluyorum.’’

Atlas... Atlas Selen kim? Sen neden telefonlarımı açmıyorsun? Bilmediğim ne var? Yoksa tamamen yanlış mı anlıyorum?

Saati umursamadan üzerime ince siyah askılımı ve kot pantolonumu geçirdim. Saçlarımı tepeden toplayıp bebek saçlarımın çıkmaması, beni idare etmesi için sprey sıktım. Yüzüme hiçbir şey yapmadan kot ceketimi üzerime geçirdim. Hava haziran ayına göre çok da sıcak değildi. Siyah sırt çantamın içine cüzdanım telefonum ve kelebek bileklik ile yapboz detaylı yüzüğü de atıverdim. Bir hışımla çıktığım odamdan salona indiğimde anne ve babamı görmedim, belki de uyumuşlardı. Telefonumu çantamdan çıkarıp taksi çağırdım. Kısa süre sonra gelen taksiye bindiğimde kafamda binlerce ihtimal dönüyordu. Eski sevgilisi olabilir miydi? Öyle olması beni sinirlendirmezdi, geçmişe takılıp iki tarafa da eziyet edecek bir karaktere sahip olmadım hiçbir zaman. Beni delirten Selen'in benimle takıldığını söylemesi ve üzerine kahkahalar atmasıydı. Gururum incinmişti.

ÇERÇEVEYE ASILAN RUHLAR (+18)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon