XL- "Nehir"

225 83 457
                                    

40. BÖLÜM
‘’Nehir’’

Bir değil bin yaram var açık kalan.
Dikiş tutmaz,
Bant geçmez,
El sürülmez bin yara.
Serzeniş, yankı, sargı. Hangisi derdimin dermanı?

Göğüs kafesinde yara açtığın insanların ruhu seni kirletir. 
Bakmazsan yakalanır; tutarsan yanarsın.
Ruhumun çıkmazında çıkardığın yangın hala külleri ile burada. Sadece sen yoksun, sevgilim. Sen hiç yoktun.

Bazen etrafındakilerin gerçek yüzlerini görür yine de görmezden gelirsin; onları kaybetmemek uğruna kör taklidi yaparsın ve zamanla tüm kalbin körelir. Sevilmemek seni o kadar korkutur ki ellerini gözlerine kapatır bildiklerini inkar edersin. Bazen işte, bazen.

Gerçek sevgi şüpheye düşürmez, acaba mı dedirtmez, gözün kapalı güvenirsin, Merden. Neden hala yaptıklarını göz ardı etmeye çalışıyorsun? Sen aptal mısın?

                                                             1 Ay Sonra

Ada Artuklu’nun yeni hayatının ilk ayı. Zelal Merden, Bulut’un karnından düştüğü ilk an yok olmuştu zaten. Artık Ada vardı.

Ada’nın saçları artık beline uzanmıyordu, omuzlarının üzerindeydi. Artık gitar çalmak istemiyor; yapboz yapmaktan nefret ediyordu. Gözlerinin içi gülmüyordu Ada’nın. Eskisi gibi heyecanlı değildi. Sevdiği şeye bağlanmıyor; onu bir tutkuyla yapmıyordu.

Ada’nın ruhu ölüydü, bedeni yaşasa ne?

Tam bir aydır bambaşka birine dönüşmüştü. Bıdık ile ilgileniyor; defterine sürekli yazılar karalıyordu. Ama bunlardan başka hiçbir şey yapmıyordu.

Ada artık en yakın arkadaşı Melis ile bile mutlu değildi.

O Bulut’u kaybettikten sonra kendini de kaybetmişti. Bir benliğinin, ruhunun, hislerinin olduğunu unutmuştu.

                                                                  21 Ekim.

Attığı her adımın yılan olup boynuna dolanması onun yürümesine engel değildi. O her ne olursa olsun değişiyordu.

Anahtarı deliğine sokarak yavaş hareketlerle kapıyı açtı. Kimse yoktu. Bir aydır yalnızdı ve kimsenin sesine tahammülü yoktu. Telefonu çalmaya başladı. Ayakkabılarını çıkartarak içeriye geçti ve koltuğa geçerek kimin aradığına baktı.

Kalpsiz Adanır.

Bu Ada için önemsizdi. Aramayı reddederek mutfağa geçti ve ayak üstü bir şeyler atıştırarak odasına çıktı. Kıyafetlerini çıkarttı ve kendini olduğu gibi duşa attı. Yarın sabah erken kalkmalı sorumluluklarını yerine getirmeliydi çünkü şu an eve kafeden gelmişti. Ada artık bir kafede çalışmaya başlayacaktı. Hayır maddi durumdan değil, ailesinin ona bıraktığı miktar ona ömrünün sonuna dek yeterdi. O çalışmak istiyordu.

Suyun altında teni buruşuna dek kaldı. Kendisini dinledi, dinledi, dinledi; toparlanmaya başladı. Artık ayakları yere sağlam basıyordu. Kimseye kanmıyor iki hoş söze gülmüyordu o. Ada Artuklu taştan bir duvardan farksızdı.

ÇERÇEVEYE ASILAN RUHLAR (+18)Where stories live. Discover now