XXXV- "Rehabilitasyon"

391 159 2.2K
                                    

35. BÖLÜM

"Rehabilitasyon"

Genzinden aşağı düğümlenen halat değil, sanrı. Sevinçler hep mi kör bir bıçak ile oyuldu? Dudaklar bazen iş görmez olabiliyordu, veyahut dil.

Sahi, sadece Temmuzlar mı kanatırdı?

Kalp denen şu küçük organ içeride haddi olmayan şeyler gerçekleştiriyordu. Tırnaklarımla kazıyarak yerinden sökmek istiyordum onu. Her defasında beynimi yiyip bitiriyor; kendi işlerine alet ediyordu. Nefret ediyordum.

Kalbimden nefret ediyordum.
İnsan kalbinden nefret eder miydi? En ala nefreti duyuyordum.
Ediliyormuş işte.
İnsan nefes almasını sağlayan şeye nefret duyabiliyormuş.
Hatta... İnsan bazen en çok onu yaşatanı sevmiyormuş.

İnsan, çok şey istiyormuş.
Velhasıl, hiçbirini yapamıyormuş.

''Ne demek yirmi dört saat geçmek zorunda! Ya ona zarar gelirse?!'' Ellerini polisin yakasına geçirdi ve dişlerini sıktı. ''Benim. Aklımla. Oynamayın.'' Yan taraftaki polis arkadaşı tarafından kurtulan polis Atlas'a öylece baktı.

''Beyefendi,'' dedi öfkeli tonda. Ama göründüğü kadar sinirli değildi. ''Kural bu. Şimdi ya buradan kendi isteğinizle gidersiniz, ya da-'' Atlas polisin üzerine yürüyerek yutkundu. Çene kasları çoktan ortaya çıkmıştı.

''Ya da?'' Polis dudaklarını ıslattı.

''Ya da sizi nezarette misafir ederiz.'' Atlas hırsla bağırdı ve yumruğunu duvara geçirdi.

''Allah hepinizin belasını versin!'' Hızlı adımlarla karakoldan çıktığında tüm koridor ona bakıyordu. Bağırması ile inleyen koca bina ses tonu ile yıkılabilseydi çoktan harabe olurdu.

Telefonun çaldığını duyduğunda elini cebine attı ve aramayı yanıtladı.

''ATLAS!'' Gelen ses ile kaşları çatıldı ve yutkundu.

''Selen?'' Selen kekeliyordu ve nefes nefeseydi.

''ATLAS!'' dedi bir daha. ''ARAS YAŞIYOR!'' Olduğu yerde kalakaldı. Dizlerinin bağının çözüldüğünü hissetti o an. Bacakları onu taşıyamayacak kadar zayıflamıştı. Dudaklarının üzerine mühür bırakılmıştı ve tek kelime edemiyordu sanki. ''B, ben, ben her zaman geldiğimiz ormandayım.''

Yarım saat içinde ormana varan Atlas oraya nasıl vardığını hatırlamıyordu. Ne ile, nasıl, neden gelmişti bilmiyordu. Beyni durmuştu.

Orman girişinden içeri adımladığında boyca gökyüzüne uzanan ağaçları inceledi. Kalın gövdeleri, geniş yaprakları ile her yeri kaplıyorlardı. Yerler fazla tümsekliydi. Çimenlere ise çokça basıp ezmişlerdi. 
İnsanoğlu güzel olan her şeyi mahveder.

Karanlıktı. Çok karanlık. Akşam 7.

Geceler lanetliydi. Havası, kasveti. Karanlık onu içine çekerken tek kalkanı gözlerini kapatıp beklemekti ama öyle bir şansı yoktu. Şu an gözleri birini arıyordu.

Her satıra farklı dilde yazılmıştı şiir dizeleri. Ama hepsi aynı kapıya çıkıyordu.

Bir ilkbahar sabahı sona ermişti yalnızlığı. Ruhu bunu kabul etmiyordu.

ÇERÇEVEYE ASILAN RUHLAR (+18)Where stories live. Discover now