XXXIII- "Av"

382 210 1K
                                    

33. BÖLÜM
''Av''

Karanlık ile baş başa kaldığında kendinle yüzleşirsin, ama bazen canını ne kadar yaksa da bazı şeyleri dile getirmek, bilmekten daha acı verir. Söylemediğinde bilmiyor gibi yaparsın lakin söylerken tokat olarak geri döner. Öyle hızlı vurur ki bir daha kafanı yerinden oynatamazsın. Gözünün hemen bitiminde duran yaş oradan düşmeyi bekler. İnadına gökyüzüne bakarsın.

Beyaz ve aydınlık.

Yanılmıştım. Hayatımda kesin olarak inandığım her şeyde yanıldığım gibi. Beyaz güzeldi, saftı, temizdi. Ve, evet. Siyahtan daha güzeldi. Bundan hiçbir zaman vazgeçmemiştim. Ama beyaz, kirleniyordu. Kirlendikçe kırılıyordu. Kırıldıkça parçalanıyor, parçalandıkça yok oluyordu. Güzeldi ama değişkendi. Aydınlık kirlense de kırılmaz, bitmezdi. Sabırlıydı, dayanırdı. İncinse de belli etmez, içine atardı. Aralarındaki fark buydu. Ben aydınlıktım bu hikayede. Atlas Adanır beyaz.

O dillendirirdi.
Ben susardım.
O gösterirdi.
Ben dururdum.
O yok olurdu.
Ben ölürdüm.
Atlas Adanır yok olurdu.
Zelal Merden ölürdü.
Kısasa kısas.

Ruhumun derinlerinde beslediğim kin, bir su kütlesi ile kıyıya vursa da en ufak bir rüzgarda tekrar derine varıyordu. Rüzgarın duracağını sanmıyordum, ve ona duyduğum kinin biteceğini de. Çıplak elle tutulmuyordu bu duygu. Alıp kendinizden uzağa atamıyordunuz. Avuçlarınızı bir ateş topuymuşçasına acıtıyordu. Delip geçecek sanıyordunuz ama delmiyordu. Lakin, geçmiyordu da. Mükemmel bir çıkmazın içinde ellerim dizlerimde, öylece duruyordum. Büyük bir labirentteydim ve tek pusulam yoktu. Ya tüm yolları tek tek deneyerek çıkabilirdim, ya da biri elimi tutup çıkarabilirdi. Kimse gelmezse bütün zamanım bu lanet olası çıkmazda harap olacaktı. Ben bu labirentte can verecektim.

Muhtemel son.

Aldığım nefes baruttu ciğerime. Ben ise doğuştan kaynar yaratılan bir ateş.

Her nefes, yakardı.

Ölüm.

Soluduğum an genzimi yakan nefes yüzünden solumak istemiyorum bazı geceler. Öyle acımasız yakıyor ki, sanki buram buram alkole batırılmışım ve biri hiç çekinmeden çakmağı çakmış. Kırmış parmaklarımı, öldüresiye dövmüş tüm uzuvlarımı.

Hep dedim. Hala diyorum.

Dillendirmek bilmekten daha acıdır bazen. Evet, öyle. Ama seslendirdiğim an boğazımı gırtlaklayacak eller tetikte. Kalbimi sıkıştıracak hıçkırıklar. Bedenimi titretecek nefesler. En güçsüz yanın dökülecek gözler önüne. Ve, sen hiçbir zaman acınası duruma düşmemek için susacaksın. Sustukça delireceksin.

Sonra mı?

Sonra.

Sonrası yok.

İhale dört insan tarafından taşınan bir tabutun içinde çelişkisine son verecek.

Ona karşı öfke hissediyordum. Saf öfke. Ama bilmiyordum birine sinirlendikçe daha çok bağlandığını. Kızdıkça daha çok sevdiğini. Aranızdaki bağın gizli iplerinin daha da düğüm olduğunu.

Birine öfkelendiğinde ona daha çok bağlanırsın, Atlas.

Az öfke, değerden. Çok öfke, aşktandır.

ÇERÇEVEYE ASILAN RUHLAR (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin