XVI- "Kayıp Parça"

687 485 272
                                    


16. BÖLÜM
‘’Kayıp Parça’’

Zihin çarklardan oluşur, bedeni yönetir.

Soğuk zeminde bacaklarımı kendime çekmiş oturuyorken başım yasladığım yerden iyice boynuma göçtü. Atlas duyduklarından sonra sinir krizi geçirmişti ve apar topar hastaneye gelmiştik. Ciddi anlamda harabe bir haldeydim. Yanımda duran ayağın sahibine kafamı kaldırma gereksinimi duymadım çünkü bizimle sadece Melis ve Yenal kalmıştı, dostlarımız.

“Gel aşağı inelim Zelal. Bir kahve iç en azından.” Başımı olumsuzca iki yana salladığımda yanıma çömelip omuzuma dokundu Yenal.

“Bak Zelal. Biz artık kardeşiz anlıyor musun? Ve senin gözlerimin önünde böylesine üzülmen beni sinirlendiriyor. Atlas’a bir sakinleştirici daha verdiler, şu an daha iyi. Ama sen kendini bırakamazsın. Her şey düzelecek.” Başımı kaldırıp umut veren gözlerine baktım, benimkilerde umutun u’su yoktu.

“Yenal, kardeşim.” Zorlanıyordum cılız sesimle konuşmaya. “Her şey o kadar bozuldu ki Yenal, ben yoruldum.” Bana sımsıkı sarıldığında ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.

“Biliyorum yoruldun ama yalnız değilsin ve hiçbir zaman olmayacaksın. Melis var ben varım Atlas var.” Son kelimesi beni öylesine üzmüştü ki daha önce deseler hayatta inanmazdım.

“Atlas yok Yenal.” Yenal kaşlarını çattı.

“Nasıl yok?” Başımı dizlerime çevirdim ve çenemi yasladım.

“Bildiğin. Beni istemiyor.” Yenal gülmeye başladığında inanmadığını belli eden bir bakış atıyordu.

“Şu durumda bile şaka yapıyorsun kızım ya.” Kahkahası hastane koridorunda yankılanırken belki de böyle olmasını istediği için kendisini kandırmak istiyordu.

“Şaka değil. Keşke şaka olsaydı.” Yenal ciddiyetimi görüp kolumdan tuttu ve kaldırmaya çalıştı.

“Yenal gerçekten bir şey yiyip içmek istemiyorum. İnin siz.” Ne diyeceğini, ne yapacağını bilmez bir ifade ile beni bırakıp gözden kaybolduğunda Atlas'ın yanına gitmek için kalktım. Ben doktorun yanına gidecekken doktorun buraya geldiğini gördüm. Boynundaki steteskop ve üzerindeki beyaz önlük ile gördüğümde otuzlularında olduğunu tahmin etmiştim.

“Atlas çıkabilir değil mi?” Diye atıldım direkt.

“Uyandığında çıkabilir tabii ki. Ama stresten uzak durması gerek.” Stresten uzak mı durması gerek? Aynen Doktor Bey babası kardeşini öldürmemiş, kardeşi üvey çıkmamış, sevgilisi ile çalkantılı bir ilişkiden geçmemiş gibi stresten uzak durabilir.

Başımla onaylayıp Atlas'ın odasına girdiğimde önce kolundaki serum için açılmış damar yolunu, sonra morarmış göz altlarını, dağılmış üstünü, sinirden cama geçirdiği yumruğunun derinden kesilmesi ile sargıya aldıkları elini, beyaz suratını inceledim. Berbat görünüyordu ama güzeldi işte. Muhtemelen yerinde olsam dünyanın en çirkini gibi görünebilirdim ama o bu hali ile bile kalbimi ısıtıyordu, her şeye rağmen. Gözleri yavaşça açılırken kaşları çatıldı. Tamamen uyandığında beni gördü ve, büyük ihtimalle kolunun acısından fark ettiği, damar yoluna baktı.

Başına geçip saçlarına dokunduğumda kafasını öbür yana çekip yattığı yerde doğruldu. Kalbim acımıştı.

“İyi misin?” Geniş camdan dışarı göz attı ve odayı inceledi ancak bana cevap vermedi.

ÇERÇEVEYE ASILAN RUHLAR (+18)Where stories live. Discover now