13. ODA

86.8K 3.9K 505
                                    

Düzenlendi fakat oldukça kısa bir bölüm olmuş. Keyifli okumalar.

Eve girer girmez kendimi mutfağa attım. Şansıma maalesef Güney'de buradaydı. Ona göz ucuyla baktıktan sonra tezgahtaki sürahiden bir bardak su doldurdum ve sandalyeye oturup içmeye başladım. Güney'de karşımdaki sandalyeye oturmuş bir şeyler yiyordu. Bana sadece birkaç saniye bakmıştı ve sonra telefonundan video izlemeye devam etmişti.

Suyumun yarısı bittiğinde ayağa kalktım. Güney bana hiç bakmıyordu. Bardağın en az yarısında kalan suya piç gülüşü attım içimden.

Resmen belamı arıyordum ve bulmuştum.

Aniden Güney'in kafasından aşağı suyu döktüm o küfür ederek ayağa kalkarken bardağı bırakıp bırakmaz koşarak mutfaktan çıkmıştım. Koşarken arkama baktığımda Güney'in elinde sürahiyle mutfaktan çıktığını gördüm.

Gülmemeye çalışarak, "İmdat!" Diye çığlık attım ve salonda koşarak tur atmaya başladım. Güney bana yaratıcı küfürlerini sunarken sürahiyi masaya bırakıp beni yakalamaya çalışıyordu.
"Asya sen tam bir dayaklıksın ve bunu sana ödetmeden asla durmam!" Diye bağırdı Güney. Ben mal gibi sırıtıyordum. Nefes nefese, "Umurumda değil ya senin koluma yaptığının yanında bir hiç benimkisi!" Diye bağırdım ben de. Kısaca duraksamıştı ama öfkesi hâlâ yerindeydi.

Saniyeler içinde diğerleri de salona gelmişti. Ben koltuğun arkasında nefes nefese kalırken durdum. Güney'de durmak zorunda kalmıştı çünkü Polat ikimizin de ödünü bir güzel koparmıştı. "Ne oluyor burda? Ne bu gürültünüz!" İtiraf ediyorum ki bu bağırışı ödümü bokuma karıştırmıştı ve katil olduğunu bir kez daha hatırlatmıştı bana.

"Gerçekten neler oluyor?" Diyen Aral'dan sonra ilacımı kullanmam gerektiğini fark ettim çünkü hiç iyi olmamaya başlıyordum. Nefesimin yavaşça kesildiğini hissediyordum. Sanırım yine bayılacaktım. İlk defa bu  bilincimi kaybetme olayı çok işe yarayacaktı çünkü buradan kurtulacaktım. Fakat bu bilincimin kapanırken yaşadığım an çok ama çok kötü hissettiriyordu.

"Ben..." Dedim ve sustum. Gözlerim kapanırken dengemi kaybettiğimi hissettim. Vücudum yere çarpmamıştı  çünkü birinin beni tuttuğunu fark edebilmiştim. "Odayı hazırlayın!" Bu ses kulağımın çok yakınından gelmişti ve doktora aitti.

•••

Öksürerek gözlerimi araladım. Bir yerde yatıyordum. Evet evet en son hastalığım yüzünden yine bir şeyler yaşamıştım ve o yüzden buradaydım.
Tavandaki floresan lamba gözümü alıyordu. Boğazımı temizleyip, "Acaba her neredeysem ve bu yerde benden başka birileri varsa şu gerizekalı ışığı kapatabilir mi?" Dedim pürüzlü bir sesle. Ses gelmemişti ama tavandaki ışığın kısıldığını hissettim. Gözlerimi yavaşça açtığımda artık rahatsız etmiyordu ışık.

Gözlerimi açtıktan birkaç saniye bekledim ve hızlıca odaya göz gezdirdim. Hastane odası gibi bir yere benziyordu ama hastane odasında olmayacak eşyalar vardı. Daha çok özel olarak döşenmiş bir revire falan benziyordu. Ve tabii ki karşımdaki siyah kumaş koltuklarda oturan biricik abilerim(!) burdaydı.

"Ay ne oldu bana be?" Dedim sanki bilmiyormuş gibi. Meriç oturduğu yerden kalkıp derin bir nefes verdi ve yanıma gelip başımdaki serumlarla birkaç cihaza baktı. "Her zamanki gibi bilinçsizce hareket ettiğin için bayıldın. Bunun bir oyun olduğunu sanıyorsun ama değil. Sağlığını daha da kötü etkiliyorsun." Dedi ve geri çekilip kollarını göğsünde bağladı. "Oyun olmadığını ben de biliyorum, ne yapayım unutuyorum o ilacı yanımda taşımayı." Dedim hemen savunmaya geçerek.

"Ayrıca bu kolumdaki kablolarda ne?" Dedim ve dikkatlice doğrulup arkama yaslandım. "Vitamin takviyesi ve işte sağlığını olumlu yönde etkileyecek birkaç serum. Çok sağlıksız besleniyorsun." Dediğinde omuz silktim. "Biliyorum ve bu seni hiç ilgilendirmiyor doktor. Kusura bakma benimle uğraşmak zorunda kaldın yine." Dedim gözlerimi devirerek. Dudaklarını araladı fakat bir şey söylemeyip gözlerini kaçırdı.

Önüme döndüm. "Ne zaman biter şu serumlar?" Diye sordu Polat. "Yarım saat sürer. Sonra odasına gidebilir." Biz, evde miydik? Yok artık.

"Bir dakika bir dakika, burası tam olarak neresi?" Diye sordum. "Evin bodrum katı diyebiliriz." Dedi Aral. "Oha cidden mi? Yani evde revir mi var, inanamıyorum!" Dedim şaşkınca.  "Peki neden var?" Diye sordum ardından. "Seni ilgilendiren bir durum yok." Bunu diyen kişi Güney'di. Umursamazca omuz silktim, "Peki." Bu onu daha da sinir etmiş gibiydi. Gözlerini benden çekip kafasını duvara yasladı ve gözlerini kapattı.

"Sanırım burada işimiz bitti. Ben yatmaya gidiyorum." Diyen Aral ayağa kalktı. Güney'i de kaldırdı. İkisi diğerlerine iyi geceler vedası yaptıktan sonra gitti. "Abi sen de git odana artık, ben buradayım." Dedi Meriç. Polat onayladı ve bana baktı. Gözümü ne var dercesine kırpıp başımı iki yana salladım. Bana bir şey demeden derin bir nefes verdi ve odadan çıktı. Meriç yanıma gelip tekli koltuğa oturdu.

"Sen de gitsene, daha fazla uğraşma benle." Dedim. Elleriyle yüzünü sıvazlayıp, "Bak, o bir anlık söylediğim şeylerdi. Ciddi değildim." Dedi. Bunu beklemediğim için biraz şaşırmıştım. "Sana inanmıyorum." Diye mırıldandım ve dizlerimi kendime çektim. "Biliyorum." Dedi o da. Ardından arkasına yaslandı ve benim gibi sessizce beklemeye başladı.

Duvardaki saatten gözlerimi ayırmıyordum ve zaman geçmek bilmiyordu resmen.

Sessiz geçen bir on dakika sonra "Bitti mi?" Diye sordum. "Hayır." Dedi.

Yine on dakika geçti. "Bitti mi?"

"Hayır."

On dakika daha geçti. "Bitti mi?"

"Hayır."

Bıkkınca nefes verdim ve tekrardan beklemeye devam ettim. Artık şu lanet serumlar bitebilir mi?
"Bitti mi?" Diye mırıldandım yine dakikalar sonra. "Evet."dedi. Rahat bir nefes verdiğim sırada Meriç ayağa kalkıp yavaşça kolumdaki şeyleri çıkarmaya başladım. Bu sırada gözlerimi kapatmış bekliyordum ben de.

"Bitti." Dediğinde koluma bakmadan kazağımın kolunu aşağı indirdim. Meriç az ilerde arkasına dönmüş bir şeyleri toparlıyordu. Aniden, "Bana neden yardım ediyorsun?" Diye sordum. Her ne yapıyorsa durakladı. "Diğerleri gibi sürekli hakaret edip benimle uğraşmıyorsun ve şu anda bile yardım ediyorsun." Dedim. Yavaşça elindekileri bıraktı ama bana dönmedi.

"Doktorum ve doktorlar hastalarına bakar. Başka sebebi yok." Deyip kestirip attı. Bu sözler basit ve hiçbir şeyi açıklamayan sözlerdi. Yine de sorgulamak istemedim daha fazla. Sessizce yutkundum ve ayağa kalktım.
Aniden başımın döndüğünü hissettiğimde geri yatağa oturdum.
"Başın mı döndü?" Diyen Meriç'e kafamı çevirip baktım. Bana bakmıyordu fakat aniden bana döndü. Nasıl bilmişti ki.

"Evet." Dedim. "Normaldir. Gel hadi odana götürelim seni." Dedi ve yanıma geldi. Elini uzattığında kısaca elini baktım ve sadece baktıktan sonra ondan yardım almadan ayağa kalktım. Yavaşça elini indirdi  ve bir şey demedi. Beyaz kapıya doğru yürüdükten sonra kapıyı açtı. "Gel." Dedi.

Yavaşça yürüyüp kapıdan geçtim. Arkamdan geliyordu. "Merdivenleri çık." Dediğinde söylediğini yaptım. Önümüze bir kapı daha çıkınca önüme geçti ve kapıyı açtı. "Git sen. Benim buraları toplamam gerek. İyi geceler." Dedi Meriç. Hızlıca dışarı çıktığımda başımı salladım ve evin arka taraflarında duran bu kapıdan hızlıca uzaklaşıp kendi odama çıktım. Üstümü bile değiştirecek halim yokken ışığı kapatıp yatağıma girdim ve gözlerimi tekrardan kapattım.

°°°°

Gözlerimi açtığımda dudaklarımın kuruduğunu ve susadığımı hissetmiştim. Yavaşça doğruldum ve esneyip telefonumdan saate baktım.
Gecenin üçüydü. Ayağa kalkıp sarsak adımlarla masamın üzerine baktım. Su yoktu. Oflayarak odadan çıktım. Etraf karanlık ve sessizdi. Telefonumun flaşını açıp dikkatlice merdivenlerden inmeye başladım.

Mutfağın önüne geldiğimde durdum. Işık yanıyordu. İçerde kim vardı bu saatte? Cidden şu an o abi tayfasından biriyle karşılaşacak halim yoktu.
Sessizce aralık olan kapıya doğru ilerledim fakat gördüğüm görüntü gözlerimi kocaman açmamı sağlamıştı.



Kestik
Umarım beğenmişsinizdir.
Kendinize iyi bakın, oy ve yorum verip yapmayı unutmayın lütfen.
💙

BİYOLOJİK AİLEM ✔️ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin