|4|

2.2K 206 189
                                    

"Baksana," dedi Taehyung ceketini çıkarıp koltuğa atarken. "Bana açık ol ve seni kimin tuttuğunu söyle. Böylece ikimizde çok yorulmamış oluruz."

"Abinin naneye alerjisi olduğunu bilmiyordum." Dedi Seokjin. Sesinde biraz yorgunluk vardı. Namjoon hala uyanmamıştı ve duyguları o kadar üst seviyede yaşamıştı ki, bedeni artık kendini salmış durumdaydı.

"Sana inanmıyorum. "Dedi ona yaklaşırken. Kurduğu cümle onun ağzından tehlikeli bir şekilde çıkmıştı. Abisinin hala o odada yatması onu deli ediyordu.

"En başından beri sana güvenmiyorum. Kesinlikle sızmaya çalışan bi ajansın. Yeni falan mısın?" Dedi tekrar ondan uzaklaşırken.

"Onu öldürmek istesem gerçekten alerjisini mi kullanırım?" Dedi Seokjin yüzünü buruşturarak.

Taehyung kaşlarını kaldırdı. "Ya ne kullanırdın?"

Seokjin ofladı. Gömleğinin bir kaç düğmesini açtı. Daraldığını hissetmişti.

"Uğraşamayacağım, cidden."

"Uğraşacaksın, cidden."

Seokjin onun yanından geçip kapıya ulaştı. Açık alnından akan terleri o ara fark etmişti. Saatlerdir burada Taehyung denen çocuğun sorgusu altındaydı. Öğrendiği kadarıyla Namjoon'un adamlarından değil, öz kardeşiydi. Bu yüzden bu öfkeyi normal görüyordu. Fakat ilk defa böyle bir durumla karşılaşmıştı. Namjoon'un o öksürük krizi ve nefes alamayışı gözünün önünden gitmiyordu.

Bir iki adım kaldığı kapı birden hiddetle açıldı ve Namjoon belirdi. Gördüğü manzara hiç hoş değildi.

Taehyung, abisini görmek için hafifçe kafasını yana eğdi.

"Kalkmana sevindim."

"Taehyung..."

Taehyung dilini yanağının içinde gezdirdi ve abisinin sinirli ses tonu ile göz devirdi.

"Gerçekten iyi misin?"

Namjoon, Seokjin'i duymazlıktan geldi. Hala bakışları kardeşindeydi. Anlamadığı şekilde sinirliydi. Üstünden hastane kıyafetlerini atmış, siyah gömleği ve siyah pantolonunu giymişti. Öylesine kıvırdığı gömlek kolları iki yanında bir çizgi gibi duruyordu. Her zaman ki yüzükleri yoktu. Yüzü yorgundu. Seokjin adamın yüzüne bakarken bunları düşünüyordu.

"Arabanın yanında beni bekle." Dedi Taehyung'a. Genç adam şımarık bir çocuk gibi tekrar gözlerini devirdi ve ikilinin ortasından geçerek odadan çıktı.

Namjoon arkasında ki kapıyı kapattı.

"Özür dilemene gerek yok."

"Gayet de var. İkinci çatalı almak zorunda değildin."

"Otuz yaşındayım ben."

"Hiç öyle görünmüyor. "

Namjoon'un yüzünde bir gülümseme belirdi. Kaşlarını kaldırdı alayla.

"Çok mu endişelendin?"

"Nasıl endişelenmeyeyim?" Dedi ani bir sinirle. "Gözümün önünde nefes alamıyordun. Hoseok olmasa ne yapacaktım? Senin kalbin buzdan olabilir ama ben buna dayanamam."

Namjoon dudaklarını birbirine bastırdı ve kaşlarını kaldırdı.

"Kalbim buzdan değil."

"Şu an anladım ki öyle."

Seokjin, onun yanından geçti. Kapıyı açacağı sırada bir başkası ondan önce davrandı. Yüzüne gelecek olan kapı, Namjoon'un onu kendine çekmesiyle engellendi.

Pain Cycle || NamJin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin